Tan İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tan İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Tan İle İlgili Cümleler

Türkçe Anlamı: Ciltte güneşlenme sonrası oluşan kahverengi lekeler.

  1. In summer, I always get a tan on my face and arms. (Yazın yüzüm ve kollarım her zaman bronzlaşır.)
  2. She used a bronzer to give herself a fake tan. (Kendine sahte bronzluk vermek için bronzlaştırıcı kullandı.)
  3. I don’t like lying in the sun too long because I don’t want to get a tan. (Bronzlaşmak istemediğim için çok uzun süre güneşte yatmaktan hoşlanmam.)
  4. My tan lines are so obvious from wearing a tank top all day. (Bütün gün askılı tişört giydiğim için bronzluk çizgilerim çok belirgin.)
  5. She’s been using self-tanning lotion to get a more even tan. (Daha eşit bir bronzluk elde etmek için kendinden bronzlaştırıcı losyon kullanıyor.)
  6. He always looks like he just got back from vacation with his deep tan. (Derin bronzluğuyla hep tatile yeni dönmüş gibi görünür.)
  7. I was jealous of her beautiful tan after spending a week at the beach. (Bir hafta boyunca plajda geçirdikten sonra güzel bronzluğundan kıskandım.)
  8. She always wears sunscreen to protect her skin from harmful UV rays and prevent tan lines. (Cildini zararlı UV ışınlarından korumak ve bronzluk çizgilerini önlemek için her zaman güneş kremi kullanır.)
  9. He had a tan that was so dark it almost looked unnatural. (Bronzluğu o kadar koyuydu ki neredeyse doğal görünmüyordu.)
  10. She got a bad tan after falling asleep in the sun for too long. (Çok uzun süre güneşte uyuyarak kötü bir bronzluk elde etti.)
  11. My tan is starting to fade as the summer comes to an end. (Yaz sonuna yaklaştıkça bronzluğum solmaya başlıyor.)
  12. She’s been using a tan extender lotion to maintain her tan for longer. (Bronzluğunu daha uzun süre korumak için bronzlaştırıcı losyon kullanıyor.)
  13. He always wears a hat to protect his face from getting a tan. (Yüzünü bronzlaşmaktan korumak için her zaman şapka takar.)
  14. The tan on his body was patchy and uneven. (Vücudundaki bronzluk lekesiz ve eşit değildi.)
  15. She went to a tanning salon to get a quick tan for her vacation. (Tatili için hızlı bir bronzluk elde etmek için bir güneşlenme salonuna gitti.)
  16. I always forget to put sunscreen on my legs and end up with a bad tan there. (Bacaklarıma güneş kremi sürmeyi her zaman unuturum ve orada kötü bir bronz
  1. She prefers a natural tan from spending time outside rather than using self-tanners. (Kendinden bronzlaştırıcı kullanmak yerine dışarıda zaman geçirerek doğal bir bronzluk tercih ediyor.)
  2. His tan was so deep it made his teeth look whiter. (Bronzluğu o kadar koyuydu ki dişleri daha beyaz göründü.)
  3. I always make sure to moisturize my skin after getting a tan to prevent dryness. (Bronzlaştıktan sonra cildimi nemlendirmeyi her zaman yaparım, böylece kuruluk oluşmasını önlerim.)
  4. She had a noticeable tan on her back from wearing a low-back dress. (Düşük sırtlı elbise giydiği için sırtında belirgin bir bronzluk vardı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.