Surrounding İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Surrounding İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Surrounding Nedir?

Surrounding, “çevre” anlamına gelir. Bu kelime, bir şeyin etrafını çevreleyen veya saran her şeyi ifade eder.

Örnek Cümleler:

1.

The beauty of the surrounding landscape took my breath away.

(Çevreyi çevreleyen manzaranın güzelliği beni büyüledi.)

2.

The factory was causing pollution in the surrounding areas.

(Fabrika çevredeki bölgelere kirlilik yayıyordu.)

3.

The hotel is located in a beautiful surrounding.

(Otel güzel bir çevrede konumlanmıştır.)

4.

He felt a sense of peace in the quietness of the surrounding forest.

(Çevreleyen ormanın sessizliğinde huzur hissetti.)

5.

The surrounding walls of the castle were very high.

(Kaleyi çevreleyen duvarlar çok yüksekti.)

6.

The new building blends in perfectly with the surrounding architecture.

(Yeni bina çevredeki mimariyle mükemmel bir uyum sağlar.)

7.

The surrounding atmosphere was filled with excitement and anticipation.

(Çevreyi çevreleyen atmosfer heyecan ve beklentiyle doluydu.)

8.

She was completely unaware of the danger that was lurking in the surrounding darkness.

(Çevreyi çevreleyen karanlıkta gizlenen tehlikenin tamamen farkında değildi.)

9.

The wildlife in the surrounding area was diverse and abundant.

(Çevredeki yaban hayatı çeşitli ve bol.)

10.

He enjoyed taking long walks in the beautiful surrounding countryside.

(Güzel çevreleyen kırsalda uzun yürüyüşler yapmaktan zevk aldı.)

11.

The factory was a blight on the surrounding landscape.

(Fabrika, çevreyi çevreleyen manzarada bir lekeydi.)

12.

They erected a fence around the surrounding property.

(Çevreyi çevreleyen mülkün etrafına bir çit inşa ettiler.)

13.

The

surrounding buildings were damaged in the earthquake.

(Depremde, çevredeki binalar hasar gördü.)

14.

The park is surrounded by beautiful gardens and trees.

(Park, güzel bahçeler ve ağaçlarla çevrilidir.)

15.

The town was nestled in the surrounding hills.

(Kasaba, çevreyi çevreleyen tepelere yerleşmişti.)

16.

The house was hidden in the surrounding woods.

(Ev, çevreyi çevreleyen ormanda saklıydı.)

17.

The surrounding area was rich in natural resources.

(Çevreleyen bölge doğal kaynaklar açısından zengindi.)

18.

The city’s skyline was visible from the surrounding hills.

(Kent manzarası çevreyi çevreleyen tepelerden görülebiliyordu.)

19.

She felt safe in the familiarity of her surrounding neighborhood.

(Çevresel mahallesindeki aşinalıkta kendini güvende hissetti.)

20.

The surrounding sea was calm and peaceful.

(Çevreyi çevreleyen deniz sakin ve huzurluydu.)