Submerge İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Submerge İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Submerge

Submerge kelimesinin Türkçe anlamı: Batırmak, suya daldırmak veya su altında bırakmak anlamına gelir.

  1. The scuba divers slowly submerged themselves into the deep blue sea. (Dalıcılar kendilerini yavaşça derin mavimsi denize batırdı.)
  2. The ship’s captain ordered to submerge the submarine to avoid being detected. (Gemi kaptanı, tespit edilmekten kaçınmak için denizaltıyı batırmak için emir verdi.)
  3. When you submerge ice in water, it melts faster. (Buzu suya batırdığınızda daha hızlı erir.)
  4. The sudden wave submerged the entire beach. (Ani dalga tüm plajı sular altında bıraktı.)
  5. The baptism ceremony involved the priest submerging the baby into the holy water. (Vaftiz töreni, papazın bebeği kutsal suya batırmasını içeriyordu.)
  6. The sun gradually submerged into the horizon, signaling the end of the day. (Güneş yavaşça ufkun altına batarken, günün sonunun geldiğini işaret etti.)
  7. The heavy rain caused the city streets to be submerged in water. (Yoğun yağış, şehir sokaklarının sular altında kalmasına neden oldu.)
  8. The swimmer submerged his head under the water to cool down. (Yüzücü serinlemek için başını suyun altına batırdı.)
  9. The submarine was able to submerge to great depths. (Denizaltı büyük derinliklere batırılabildi.)
  10. The chef instructed to submerge the vegetables in boiling water for a few minutes. (Şef, sebzeleri birkaç dakika kaynar suda batırmak için talimat verdi.)
  11. The scuba gear is designed to allow divers to submerge for extended periods of time. (Dalış ekipmanı, dalgıçların uzun süre batmalarına izin vermek üzere tasarlanmıştır.)
  12. The boat was submerged in the river after hitting a rock. (Tekne bir kayaya çarptıktan sonra nehrin suları altında kaldı.)
  13. The flood caused the entire town to be submerged underwater. (Sel bütün kasabanın su altında kalmasına neden oldu.)
  14. The submarine’s periscope allowed the crew to observe their surroundings without having to submerge completely. (Denizaltının periskopu, mürettebatın tamamen batmadan çevrelerini gözlemlemelerine olanak tanıdı.)
  15. The researcher used a special device to submerge the plant samples in water for analysis. (Araştırmacı, analiz için bitki örneklerini suya batırmak için özel bir cihaz kullandı.)
  16. The sunken ship was finally located and submersibles were used to retrieve artifacts. (Batık gemi sonunda bulundu ve sanat eserlerini kurtarmak için batık su altı aracı kullanıldı.)
  17. The therapist instructed the patient to submerge themselves in a bath of warm water to ease

their muscle pain. (Terapist, kas ağrısını hafifletmek için hastaya sıcak su dolu bir banyoda batmalarını söyledi.)
18. The children loved to submerge their toys in the pool and retrieve them. (Çocuklar oyuncaklarını havuza batırıp geri almayı seviyorlardı.)

  1. The team of scientists used a remotely operated vehicle to submerge to the ocean floor and collect data. (Bilim insanları ekibi, veri toplamak için uzaktan kumandalı bir araç kullanarak okyanus tabanına batmıştı.)
  2. The divers had to submerge quickly to avoid being caught in the strong currents. (Dalışçılar, güçlü akıntılarda yakalanmamak için hızlıca batmak zorunda kaldılar.)

(Submerge kelimesi cümle içinde kullanıldığında, genellikle batma veya su altında bırakma anlamında kullanılır.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.