Stoop İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Stoop İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Stoop İle İlgili Cümleler

Türkçe Anlamı: Eğilmek, eğmek, bükülmek.

  1. As she walked up to the house, she had to stoop to avoid hitting her head on the low doorway. (Kapı çerçevesi alçak olduğu için başını çarpmamak için eğilmek zorunda kaldı.)
  2. The old man had a stoop in his posture from years of heavy lifting. (Yaşlı adam, ağır kaldırmalardan dolayı eğilmiş bir duruşu vardı.)
  3. She stooped down to pick up the fallen pen. (Düşen kalemi almak için eğildi.)
  4. The stoop of the tree branches made a perfect spot to rest. (Ağaç dallarının eğimi, dinlenmek için mükemmel bir nokta oluşturdu.)
  5. The weight of the heavy backpack made her stoop forward. (Ağır sırt çantasının ağırlığı onu öne doğru eğilmesine sebep oldu.)
  6. The athlete had to stoop under the low hurdle. (Sporcu, alçak engelin altından eğilmek zorunda kaldı.)
  7. The child stooped to pet the friendly dog. (Arkadaş canlısı köpeği sevmek için çocuk eğildi.)
  8. His stoop was a sign of his fatigue. (Onun eğilmesi, yorgunluğunun bir işaretiydi.)
  9. She stooped over the flower bed to weed the garden. (Bahçeyi temizlemek için çiçek yatağının üzerine eğildi.)
  10. The door stooped at an angle, making it difficult to close. (Kapı eğik bir açıyla durduğundan kapatması zordu.)
  11. The hunch in his back made him stoop over. (Sırtındaki kambur onun öne doğru eğilmesine neden oldu.)
  12. The woman had to stoop down to talk to the child. (Kadın, çocukla konuşmak için eğilmek zorunda kaldı.)
  13. The roof of the old house was stooped in. (Eski evin çatısı çökmüştü.)
  14. The tree’s stoop made it easier to climb. (Ağacın eğimi, tırmanmayı daha da kolaylaştırdı.)
  15. The garden statue had a slight stoop in its posture. (Bahçe heykelinin duruşunda hafif bir eğilme vardı.)
  16. He had to stoop to avoid hitting his head on the low-hanging chandelier. (Alçakta asılı şamdanın başına çarpmamak için eğilmek zorunda kaldı.)
  17. The weight of the heavy package made the deliveryman stoop forward. (Ağır paketin ağırlığı teslimatçıyı öne doğru eğilmesine sebep oldu.)
  18. The stoop in the old man’s posture was a result of his osteoporosis. (Yaşlı adamın duruşundaki eğilme,

osteoporozunun bir sonucuydu.)
19. The hiker had to stoop to get through the narrow cave opening. (Yürüyüşçü, dar mağara açıklığından geçebilmek için eğilmek zorunda kaldı.)

  1. The dancer’s graceful stoop added to the beauty of her performance. (Dansçının zarif eğilmesi, performansının güzelliğine katkı sağladı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.