Steed İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Steed İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Steed

Steed, İngilizcede “at” anlamına gelir. Genellikle tarihi filmlerde, İngiltere’de geçen hikayelerde atlarla ilgili kullanılır.

1. My father used to ride a steed when he was in the cavalry. (Babam süvari birliklerindeyken bir at kullanırdı.)
2. The knight rode his steed into battle. (Şövalye savaşa steediyle girdi.)
3. The princess rode her white steed through the forest. (Prenses ormanın içinden beyaz atıyla geçti.)
4. The cowboy mounted his steed and rode off into the sunset. (Kovboy atına bindi ve güneşin batışına doğru ilerledi.)
5. The king’s loyal knight always rode a magnificent steed. (Kralın sadık şövalyesi her zaman görkemli bir at üzerindeydi.)
6. She rode her steed to victory in the equestrian competition. (Binicilik yarışmasında zaferi için atına bindi.)
7. The circus performer stood on the back of the galloping steed. (Sirk sanatçısı koşan atın sırtında durdu.)
8. The wild stallion was the fastest steed in the herd. (Vahşi aygır sürüdeki en hızlı atıydı.)
9. The nobleman’s steed was adorned with a beautiful saddle and bridle. (Soylunun atı güzel bir eyer ve dizginlerle süslenmişti.)
10. The jousting tournament featured knights on their trusty steeds. (Mızrak dövüşü turnuvasında şövalyeler sadık atlarının üzerindeydi.)
11. The medieval castle had a stable full of strong and healthy steeds. (Ortaçağ kalesi güçlü ve sağlıklı atlarla dolu bir ahıra sahipti.)
12. The carriage was pulled by a pair of elegant steeds. (Araba, zarif iki at tarafından çekildi.)
13. The cowboy’s steed had a shiny black coat and a wild spirit. (Kovboynun atı parlak siyah bir kürke ve vahşi bir ruha sahipti.)
14. The young princess loved to ride her steed in the meadow. (Genç prenses, çayırda atıyla gezinmeyi seviyordu.)
15. The knight’s steed was well-trained and obedient to its master’s commands. (Şövalyenin atı ustasının emirlerine itaatkar ve iyi eğitimliydi.)
16. The farmer plowed his field with the help of his trusty steed. (Çiftçi, sadık atının yardımıyla tarlasını sürdü.)
17. The warhorse was a strong and fierce steed that could charge into battle without fear. (Savaş atı, korkusuzca savaşa koşabilen güçlü ve acımasız bir attı.)
18. The circus trick rider performed daring stunts on the back of her steed. (Sirk cambazı atın sırtında cesur numaralar sergiledi

19. The adventurer crossed the desert on his trusty steed, surviving on meager rations of food and water. (Macera sever, sadık atıyla çölü geçerek az rasyonla hayatta kaldı.)
20. The young girl dreamed of riding a beautiful steed in a fairy tale world. (Genç kız masal dünyasında güzel bir atla binmek hayalini kurdu.)