Squeeze İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Squeeze İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Squeeze İle İlgili Cümleler

Squeeze, sıkmak veya bastırmak anlamına gelir. Ayrıca sıkıştırmak, sıkışmak veya sıkıştırmak gibi anlamlara da gelebilir.

Örnek cümleler:

  1. She squeezed the lemon and added its juice to the cocktail. (Limonu sıktı ve kokteyle suyunu ekledi.)
  2. I had to squeeze through the crowded hallway to get to my classroom. (Sınıfıma gitmek için kalabalık holün içinden sıkışarak geçmek zorunda kaldım.)
  3. He squeezed his eyes shut and tried to remember the answer. (Gözlerini sıktı ve cevabı hatırlamaya çalıştı.)
  4. Can you squeeze the toothpaste onto my toothbrush, please? (Diş fırçama diş macununu sıkabilir misin, lütfen?)
  5. The crowd started to squeeze forward as the concert began. (Konser başladığında kalabalık öne doğru sıkmaya başladı.)
  6. The car was so big, it was difficult to squeeze it into the small parking spot. (Araba o kadar büyüktü ki, küçük otopark noktasına sıkıştırmak zordu.)
  7. She squeezed his hand tightly and whispered, “I love you.” (Ellerini sıkıca tuttu ve “Seni seviyorum” diye fısıldadı.)
  8. He tried to squeeze into his old jeans, but they were too small. (Eski kotlarını giymeye çalıştı, ama çok küçüklerdi.)
  9. I always try to squeeze in a little exercise every day. (Her gün biraz egzersiz yapmaya çalışıyorum.)
  10. The company had to squeeze its expenses in order to stay in business. (Şirket ayakta kalmak için giderlerini sıkmak zorunda kaldı.)
  11. The wrestler tried to squeeze his opponent into submission. (Güreşçi rakibini boyun eğdirmek için sıkmaya çalıştı.)
  12. She squeezed the tube of paint and a small amount came out. (Boya tüpünü sıktı ve az miktarda boya çıktı.)
  13. The train was so full that we had to squeeze into a tiny compartment. (Tren o kadar doluydu ki küçük bir bölüme sıkıştık.)
  14. He felt like the walls were squeezing in on him in the small room. (Küçük odada duvarların üzerine sıkıştığını hissetti.)
  15. The coach told the team to squeeze the opposing players to limit their options. (Antrenör takıma rakip oyuncuları sıkıştırmalarını ve seçeneklerini kısıtlamalarını söyledi.)
  16. She squeezed the sponge and wiped the counter. (Süngeri sıktı ve tezgahı sildi.)
  17. The child squeezed the kitten too hard and it meowed in protest. (Çocuk kediye çok sıktı ve itiraz ederek miyavladı.)
  18. The company tried to squeeze as much profit as possible from its customers
  1. The hiker had to squeeze through the narrow gap in the rocks to continue on the trail. (Yürüyüşçü, patikaya devam etmek için kayalar arasındaki dar açıklıktan sıkışarak geçmek zorunda kaldı.)
  2. The chef instructed the students to squeeze the excess water out of the grated zucchini before adding it to the mixture. (Aşçı öğrencilere karışıma ekmeden önce rendelenmiş kabakların fazla suyunu sıkmalarını söyledi.)

(Tüm örnek cümleler orijinal olarak yazılmıştır.)

İngilizce cümlelerdeki “squeeze” kelimesi Türkçe’deki “sıkmak, bastırmak, sıkıştırmak” anlamlarına gelir. Örneğin, “She squeezed the lemon and added its juice to the cocktail” cümlesindeki “squeezed” kelimesi, “limonu sıktı ve kokteyle suyunu ekledi” anlamına gelir.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.