Sprout İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sprout İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sprout Nedir?

Sprout, İngilizce dilinde “filizlenmek” anlamına gelir. Bu kelime, bitkilerin tohumdan yeni bir bitki çıkarması sürecinde kullanılır.

1. After a few days, the seeds will begin to sprout. (Birkaç gün sonra tohumlar filizlenecek.)
2. The gardener planted the seeds and waited for them to sprout. (Bahçıvan tohumları ekti ve onların filizlenmesini bekledi.)
3. We watched the sprouts grow into beautiful plants. (Filizleri güzel bitkilere dönüşürken izledik.)
4. The sprouting process requires the right amount of water and sunlight. (Filizlenme süreci doğru miktarda su ve güneş ışığı gerektirir.)
5. The tiny sprout pushed its way through the soil. (Küçük filiz toprak arasından kendine yol açtı.)
6. The farmer’s field was covered in sprouts of all kinds of vegetables. (Çiftçinin tarlası her tür sebzenin filizleriyle kaplıydı.)
7. The plant needs to sprout before it can start to grow. (Bitki büyümeye başlamadan önce filizlenmesi gerekir.)
8. The sprouts looked delicate but were actually quite hardy. (Filizler narin görünüyorlardı ama aslında oldukça dayanıklıydılar.)
9. The sprouting seeds were a sign of new life in the garden. (Filizlenen tohumlar bahçede yeni bir hayatın işaretiydi.)
10. The sprout was just a small green shoot, but it held the promise of a large plant. (Filiz sadece küçük yeşil bir sürgündü ama büyük bir bitkinin vaadini taşıyordu.)
11. The sprouts grew quickly and soon became full-grown plants. (Filizler hızla büyüdü ve yakında tam yetişkin bitkiler haline geldi.)
12. The sprouts tasted fresh and flavorful in the salad. (Filizler salatada taze ve lezzetli tadı vardı.)
13. The sprouting process can take several days or even weeks, depending on the plant. (Filizlenme süreci bitkiye göre birkaç gün veya hatta haftalar sürebilir.)
14. The tiny sprouts were carefully tended to by the greenhouse staff. (Küçük filizler sera personeli tarafından özenle bakıldı.)
15. The sprout needed to be planted in nutrient-rich soil for it to grow properly. (Filizin doğru şekilde büyüyebilmesi için besin açısından zengin toprağa ekilmesi gerekiyordu.)
16. The sprouts were harvested and used in the restaurant’s signature dish. (Filizler hasat edildi ve restoranın imza yemeğinde kullanıldı.)
17. The sprout emerged from the ground, signaling the start of spring. (Filiz topraktan çıktı, ilkbaharın başlangıcını işaret ediyordu.)
18. The sprouts provided a nutritious addition to the sandwich. (Filizler sandviçe besley

19. The sprout was a symbol of growth and new beginnings. (Filiz büyüme ve yeni başlangıçların sembolüydü.)
20. The garden was filled with the fresh scent of sprouting flowers. (Bahçe filizlenen çiçeklerin taze kokusuyla doluydu.)

Türkçe Karşılığı:

1. Birkaç gün sonra tohumlar filizlenecek.
2. Bahçıvan tohumları ekti ve onların filizlenmesini bekledi.
3. Filizleri güzel bitkilere dönüşürken izledik.
4. Filizlenme süreci doğru miktarda su ve güneş ışığı gerektirir.
5. Küçük filiz toprak arasından kendine yol açtı.
6. Çiftçinin tarlası her tür sebzenin filizleriyle kaplıydı.
7. Bitki büyümeye başlamadan önce filizlenmesi gerekir.
8. Filizler narin görünüyorlardı ama aslında oldukça dayanıklıydılar.
9. Filizlenen tohumlar bahçede yeni bir hayatın işaretiydi.
10. Filiz sadece küçük yeşil bir sürgündü ama büyük bir bitkinin vaadini taşıyordu.
11. Filizler hızla büyüdü ve yakında tam yetişkin bitkiler haline geldi.
12. Filizler salatada taze ve lezzetli tadı vardı.
13. Filizlenme süreci bitkiye göre birkaç gün veya hatta haftalar sürebilir.
14. Küçük filizler sera personeli tarafından özenle bakıldı.
15. Filizin doğru şekilde büyüyebilmesi için besin açısından zengin toprağa ekilmesi gerekiyordu.
16. Filizler hasat edildi ve restoranın imza yemeğinde kullanıldı.
17. Filiz topraktan çıktı, ilkbaharın başlangıcını işaret ediyordu.
18. Filizler sandviçe besleyici bir katkı sağladı.
19. Filiz büyüme ve yeni başlangıçların sembolüydü.
20. Bahçe filizlenen çiçeklerin taze kokusuyla doluydu.