Sporadic İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sporadic İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sporadic

Sporadic kelimesi Türkçe’de “seyrek, aralıklı” gibi anlamlara gelir.

1. The company experiences sporadic sales throughout the year. (Şirket yıl boyunca seyrek satışlar yaşar.)
2. Sporadic rain showers are expected in the forecast. (Hava tahminlerinde aralıklı yağmur yağışları bekleniyor.)
3. The teacher made sporadic appearances in class, which confused the students. (Öğretmen sınıfta aralıklı görünümler yaptı ve bu öğrencileri kafalandırdı.)
4. The team’s performance has been sporadic this season. (Takımın performansı bu sezon seyrek oldu.)
5. The disease has been known to have sporadic outbreaks in certain regions. (Bu hastalığın bazı bölgelerde aralıklı salgınları olmuştur.)
6. The sporadic nature of the project made it difficult to plan. (Projenin seyrek doğası, planlamayı zorlaştırdı.)
7. The plant grows in sporadic patches along the coastline. (Bitki sahil şeridinde seyrek yamalar halinde büyür.)
8. Sporadic power outages have been reported in the area due to the storm. (Fırtına nedeniyle bölgede aralıklı güç kesintileri bildirildi.)
9. The singer made sporadic appearances on stage throughout the concert. (Şarkıcı konser boyunca sahnede seyrek görünümler yaptı.)
10. The sporadic noise from the construction site disturbed the neighborhood. (İnşaat alanından gelen aralıklı gürültü, mahalleyi rahatsız etti.)
11. The project had sporadic funding, which caused delays. (Projenin seyrek finansmanı gecikmelere neden oldu.)
12. Sporadic traffic jams are common during rush hour. (Yoğun saatlerde aralıklı trafik sıkışıklıkları sıkça yaşanır.)
13. The actor made sporadic appearances in the film, but still managed to steal the show. (Aktör filmde seyrek görünümler yaptı, ancak yine de şovu çaldı.)
14. The company’s customer service has been known to be sporadic at times. (Şirketin müşteri hizmetleri bazen seyrek olabiliyor.)
15. The sporadic rainfall has caused issues with the crops. (Seyrek yağışlar, tarımsal ürünlerle ilgili sorunlara neden oldu.)
16. Sporadic fires have been reported in the area due to the drought. (Kuraklık nedeniyle bölgede aralıklı yangınlar bildirildi.)
17. The athlete’s performance was sporadic due to injuries. (Sporcu performansı yaralanmalar nedeniyle seyrek oldu.)
18. The company’s social media presence has been sporadic, which affects their online engagement. (Şirketin sosyal medya varlığı seyrek olduğundan, çevrimiçi katılımlarını etkiliyor.)
19. The sporadic Wi-Fi

connection made it difficult to work remotely. (Seyrek Wi-Fi bağlantısı, uzaktan çalışmayı zorlaştırdı.)
20. The sporadic nature of the project made it difficult to maintain consistent progress. (Projenin seyrek doğası, tutarlı ilerleme sağlamayı zorlaştırdı.)