Spearhead İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Spearhead İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Spearhead Nedir?

Spearhead, Türkçe karşılığı “mızrak ucu” olan bir kelime olarak kullanılmaktadır. İngilizce dilinde ise özellikle askeri terimlerde sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Bir operasyonun liderliğini veya ilk hamlesini yapan birlik veya kişiye de “spearhead” denir.

Örnek Cümleler:

1. The spearhead of the attack was made up of elite soldiers. (Saldırının mızrak ucu, elit askerlerden oluşuyordu.)
2. The company chose him to spearhead their new marketing campaign. (Şirket, yeni pazarlama kampanyasının liderliğini ona verdi.)
3. The group appointed him as the spearhead of their protest. (Grup, protestolarının liderliği için onu mızrak ucu olarak atadı.)
4. The first wave of troops served as the spearhead of the invasion. (İlk dalga askerler, işgalin mızrak ucu görevini üstlendi.)
5. The general believed that the cavalry could serve as the spearhead of the attack. (General, süvarinin saldırının mızrak ucu görevini üstlenebileceğine inanıyordu.)
6. The company appointed a new CEO to spearhead their expansion into international markets. (Şirket, uluslararası pazarlara açılımı yönlendirmesi için yeni bir CEO atadı.)
7. The police used a SWAT team as the spearhead to enter the building. (Polis, binaya girmek için bir SWAT ekibini mızrak ucu olarak kullandı.)
8. The politician was seen as the spearhead of the movement for social justice. (Politikacı, sosyal adalet hareketinin mızrak ucu olarak görülüyordu.)
9. The rebels hoped to use their guerrilla tactics as a spearhead to overthrow the government. (Rebeller, gerilla taktiklerini hükümeti devirmek için bir mızrak ucu olarak kullanmayı umuyordu.)
10. The coach appointed his star player as the spearhead of their offensive strategy. (Antrenör, ofansif stratejilerinin mızrak ucu olarak yıldız oyuncusunu atadı.)
11. The army sent a reconnaissance team to serve as the spearhead of the invasion. (Ordu, işgalin mızrak ucu görevi için bir keşif ekibi gönderdi.)
12. The company relied on its research and development team to spearhead innovation. (Şirket, yeniliği yönlendirmesi için araştırma ve geliştirme ekibine güveniyordu.)
13. The athlete was the spearhead of her team’s efforts to win the championship. (Sporcu, takımının şampiyonluğu kazanma çabalarının mızrak ucu olarak görülüyordu.)
14. The captain of the ship was the spearhead of the rescue mission. (Gemideki kaptan, kurtarma misyonunun mızrak ucu olarak görülüyord

15. The company needed a strong leader to spearhead its turnaround. (Şirket, dönüşümünü yönlendirecek güçlü bir lider ihtiyacı duyuyordu.)
16. The university appointed a committee to spearhead its diversity and inclusion efforts. (Üniversite, çeşitlilik ve kapsayıcılık çalışmalarını yönlendirmesi için bir komite atadı.)
17. The mayor served as the spearhead of the city’s efforts to combat climate change. (Belediye başkanı, şehrin iklim değişikliğiyle mücadele çabalarının mızrak ucu olarak hizmet etti.)
18. The corporation appointed a team to spearhead its philanthropic initiatives. (Şirket, hayırsever girişimlerini yönlendirmesi için bir ekip atadı.)
19. The scientist was the spearhead of the team that discovered a new vaccine. (Bilim adamı, yeni bir aşı keşfeden ekibin mızrak ucu olarak görülüyordu.)
20. The coach chose his team captain to be the spearhead of their defensive strategy. (Antrenör, defansif stratejilerinin mızrak ucu olarak takım kaptanını seçti.)