Smirk İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Smirk İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Smirk Nedir?


Smirk, kendine güvenen, küstah ve alaycı bir ifadeyle dudakların kıvrılmasıdır.

Örnek Cümleler:

  1. He couldn’t help but smirk at the joke she made. (O, yaptığı şaka karşısında kendini tutamayarak alaycı bir ifadeyle kıkırdadı.)
  2. Sarah gave a little smirk when she saw her ex-boyfriend with his new girlfriend. (Sarah, eski erkek arkadaşını yeni kız arkadaşıyla görünce küçük bir gülümsemeyle kendine hakim olamadı.)
  3. The bully smirked as he walked away from his victim. (Zorbaya, kurbanından uzaklaşırken kendine güvenen bir ifadeyle sırıttı.)
  4. When the teacher caught him cheating, the student just smirked and said, “So what?” (Öğretmen onu kopya çekerken yakaladığında, öğrenci sadece sırıtarak “Ne olmuş yani?” dedi.)
  5. The politician’s smirk made it clear that he was not taking the question seriously. (Politikacının alaycı gülümsemesi, soruyu ciddiye almadığını açıkça ortaya koydu.)
  6. I don’t like the way he smirks when he talks to me. (Bana konuşurken kendine güvenen bir ifadeyle sırıtmasını sevmiyorum.)
  7. She gave him a sly smirk and said, “You’ll never guess what I just did.” (Ona kurnaz bir şekilde sırıtarak “Ne yaptığımı asla tahmin edemezsin.” dedi.)
  8. He had a smirk on his face as he walked out of the casino with his winnings. (Kumarhaneden kazancıyla çıkarken yüzünde bir sırıtma vardı.)
  9. The boss’s smirk made it clear that he didn’t believe her excuse for being late. (Patronun alaycı gülümsemesi, geç kalmak için bahane uydurduğuna inanmadığını açıkça ortaya koydu.)
  10. She tried to hide her smirk, but she couldn’t help feeling pleased with herself. (Sırıtmasını gizlemeye çalıştı, ama kendisiyle gurur duyduğunu hissetmemek için yapamadı.)
  11. When he saw the price tag, he couldn’t help but smirk at how expensive the item was. (Etiketi görünce, eşyanın ne kadar pahalı olduğuna kendine güvenen bir ifadeyle sırıttı.)
  12. His smirk turned into a scowl when he realized he had lost his phone. (Telefonunu kaybettiğini fark edince, sırıtması somurtkana dönüştü.)
  13. The comedian’s smirk showed that he was about to make a joke at his own expense. (Komedyenin alaycı gülümsemesi, kendisiyle ilgili bir şaka yapacağını gösterdi.)
  14. She gave him a smirk and said, “You don’t stand a chance against me.” (Ona sırıtarak “Ben

sana karşı hiç şansın yok.” dedi.)
15. His smirk disappeared when he realized he had been caught in a lie. (Yalan söylediği ortaya çıkınca, sırıtması kayboldu.)

  1. The cat gave a little smirk as she watched the dog run around in circles. (Köpek daireler çizerek koşarken, kedi küçük bir sırıtma ile izledi.)
  2. She tried to hide her smirk, but her friends knew she was up to something. (Sırıtmasını gizlemeye çalıştı, ama arkadaşları onun bir şeyler peşinde olduğunu biliyordu.)
  3. He had a smirk on his face when he told his friend that he had won the lottery. (Lotoyu kazandığını arkadaşına söylerken yüzünde bir sırıtma vardı.)
  4. The detective’s smirk showed that he knew who the culprit was. (Dedektifin alaycı gülümsemesi, suçluyu kim olduğunu bildiğini gösterdi.)
  5. She gave him a playful smirk and said, “You’ll have to try harder than that to impress me.” (Ona oyuncu bir sırıtma ile “Beni etkilemek için daha çok çaba sarfetmen gerekecek.” dedi.)

(Türkçe karşılıklar, cümlelerin sonunda parantez içinde verilmiştir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.