Smalltime İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Smalltime İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Smalltime (Küçük zaman): Kısa bir süre, küçük çaplı veya düşük kaliteli bir işle ilgili olan zaman dilimi.

Örnek cümleler:

  1. He spent most of his smalltime repairing old cars. (Onun çoğu küçük zamanını eski arabaları tamir ederek geçirdi.)
  2. During his smalltime as a musician, he played at local bars and restaurants. (Müzikçi olarak küçük zamanında, yerel bar ve restoranlarda çaldı.)
  3. She earned a smalltime income from selling handmade crafts. (El yapımı el sanatları satışından küçük zamanlı bir gelir elde etti.)
  4. The smalltime thief was caught stealing a candy bar from a convenience store. (Küçük zamanlı hırsız, bir bakkal dükkanından bir çikolata çubuğu çalmaya çalışırken yakalandı.)
  5. He spent his smalltime reading books and watching movies. (Küçük zamanını kitap okuyarak ve film izleyerek geçirdi.)
  6. The smalltime actor had a few minor roles in independent films. (Küçük zamanlı oyuncu, bağımsız filmlerde birkaç küçük rol aldı.)
  7. She worked a smalltime job as a cashier at a local grocery store. (Yerel bir süpermarkette kasada küçük zamanlı bir işte çalıştı.)
  8. The smalltime criminal was known for his petty thefts and scams. (Küçük zamanlı suçlu, küçük çaplı hırsızlıkları ve dolandırıcılıklarıyla tanınıyordu.)
  9. During his smalltime as a chef, he worked at a small diner in the suburbs. (Şef olarak küçük zamanında, banliyödeki küçük bir lokantada çalıştı.)
  10. She spent her smalltime traveling and exploring different cultures. (Küçük zamanını seyahat ederek ve farklı kültürleri keşfederek geçirdi.)
  11. The smalltime drug dealer was arrested for selling drugs on the street corner. (Sokak köşelerinde uyuşturucu satmakla suçlanan küçük zamanlı uyuşturucu satıcısı tutuklandı.)
  12. He made a smalltime investment in a startup company that later became very successful. (Daha sonra çok başarılı olan bir girişim şirketine küçük zamanlı bir yatırım yaptı.)
  13. The smalltime singer performed at local bars and clubs to gain exposure. (Küçük zamanlı şarkıcı, tanınmak için yerel bar ve kulüplerde performans sergiledi.)
  14. During his smalltime as a delivery driver, he delivered packages and food orders to customers. (Teslimat şoförü olarak küçük zamanında, müşterilere paket ve yiyecek siparişleri teslim etti.)
  15. The smalltime business owner started with a small shop and eventually expanded to a larger retail chain. (Küçük zamanlı işletme sahibi küçük bir dükkandan başladı ve sonunda daha büyük bir perakende zincirine genişledi.)
  16. She spent her smalltime

writing a book, which later became a bestseller. (Küçük zamanını kitap yazarak geçirdi ve daha sonra bu kitap çok satanlar listesine girdi.)
17. The smalltime musician played on the streets for spare change. (Küçük zamanlı müzisyen, bozuk para için sokaklarda çaldı.)

  1. During his smalltime as a landscaper, he worked on small residential projects. (Peyzaj mimarı olarak küçük zamanında, küçük ölçekli ev projelerinde çalıştı.)
  2. The smalltime gambler lost most of his money at the local casino. (Küçük zamanlı kumarbaz, çoğu parasını yerel kumarhanede kaybetti.)
  3. She spent her smalltime volunteering at a local charity organization. (Küçük zamanını yerel bir yardım kuruluşunda gönüllü olarak geçirdi.)

(Türkçe karşılıklar koydum fakat örnek cümlelerde buna dikkat etmedim.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.