Slop İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Slop İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Slop İle İlgili Cümleler

Türkçe Anlamı: Slop, genellikle kayganlık veya yüzeyin pürüzlülüğü nedeniyle kaygan ve zorlu bir yüzeyi ifade eder.

1. I slipped on the slop and fell down. (Kaydım ve düştüm.)
2. The kitchen floor is wet and full of slop. (Mutfak zemini ıslak ve slop dolu.)
3. He had to walk on the slop to reach the other side of the street. (Karşı tarafına ulaşmak için slop üzerinde yürümek zorunda kaldı.)
4. The road was dangerous because of the slop. (Yol slop nedeniyle tehlikeliydi.)
5. The car slid on the slop and crashed into a tree. (Araba slop üzerinde kaydı ve bir ağaca çarptı.)
6. The horse was struggling to walk on the slop. (At slop üzerinde yürümekte zorlanıyordu.)
7. The children were playing in the slop and getting dirty. (Çocuklar slop içinde oynuyor ve kirliyorlar.)
8. She slipped on the slop and spilled her coffee. (Slop üzerinde kaydı ve kahvesini döktü.)
9. The slop made it difficult to climb the hill. (Slop tırmanmayı zorlaştırdı.)
10. The mud was mixed with slop and made the ground very slippery. (Çamur slop ile karıştı ve yer çok kaygan hale getirdi.)
11. The rain had turned the path into a slop. (Yağmur yolu slop haline getirmişti.)
12. The dog slipped on the slop and fell into the pool. (Köpek slop üzerinde kaydı ve havuza düştü.)
13. The skier struggled to move on the slop. (Kayakçı slop üzerinde ilerlemekte zorlandı.)
14. The slop on the stairs made them very dangerous. (Merdivenlerdeki slop onları çok tehlikeli hale getirdi.)
15. She had to be careful while walking on the slop. (Slop üzerinde yürürken dikkatli olması gerekiyordu.)
16. The slop on the road was caused by the heavy rain. (Yoldaki slop ağır yağmur nedeniyle oluştu.)
17. The boat struggled to move on the slop. (Tekne slop üzerinde ilerlemekte zorlandı.)
18. The slop made it difficult to play football on the field. (Slop futbol oynamayı sahada zorlaştırdı.)
19. He slipped on the slop and twisted his ankle. (Slop üzerinde kaydı ve bileğini burktu.)
20. The slop on the trail made it difficult to hike. (Yoldaki slop yürüyüşü zorlaştırdı.)

Türkçe Anlamı: Slop, ayrıca bir yemeğin sulu ve çorba benzeri kıvamını ifade eder.

1. I don’t like the slop they serve in the cafeteria. (Kafeteryada sundukları çorba benzeri yemekleri sevmiyorum.)
2. The slop was too salty for my taste. (Çorba benzeri yemek tuzlu geldi.)
3. He stirred the slop in the pot with a ladle. (Kazanda çorba karıştırma kaşığıyla slopu karıştırdı.)
4. The slop was so thick it could be eaten with a fork. (Çorba benzeri yemek o kadar kalındı ki çatalla bile yenilebilirdi.)
5. The slop smelled delicious and made my mouth water. (Çorba benzeri yemek lezzetli kokuyordu ve ağzımı sulandırdı.)
6. She added some spices to the slop to enhance its flavor. (Lezzetini artırmak için çorbaya bazı baharatlar ekledi.)
7. The slop was made with fresh vegetables from the garden. (Çorba benzeri yemek bahçeden taze sebzelerle yapılmıştı.)
8. The slop was so hot that it burned my tongue. (Çorba benzeri yemek o kadar sıcaktı ki dilimi yaktı.)
9. He slurped the slop noisily from his spoon. (Kaşığından gürültülü bir şekilde çorba benzeri yemeği çekerek yedi.)
10. The slop was served with a side of bread. (Çorba benzeri yemek yanında ekmekle servis edildi.)
11. She poured the slop into a bowl and sprinkled some parsley on top. (Çorba benzeri yemeği bir kaseye döktü ve üstüne maydanoz serpti.)
12. The slop was too runny and needed to be thickened. (Çorba benzeri yemek çok sulu ve kıvamı kalınlaştırılması gerekiyordu.)
13. He drank the slop straight from the bowl. (Çorba benzeri yemeği doğrudan kaseden içti.)
14. The slop was made with beef and barley. (Çorba benzeri yemek sığır eti ve arpa ile yapıldı.)
15. The slop was bland and needed more seasoning. (Çorba benzeri yemek tatsızdı ve daha fazla baharat gerekiyordu.)
16. She added some cream to the slop to make it richer. (Daha lezzetli olması için çorbaya biraz krema ekledi.)
17. The slop was made with leftover vegetables from the previous night’s dinner. (Çorba benzeri yemek önceki akşamki yemekten kalan sebzelerle yapıldı.)
18. He scooped up the last of the slop from the pot. (Kazandan çorba benzeri yemeğin sonunu kaşıkladı.)
19. The slop was too hot to eat right away. (Çor