Slight İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Slight İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Slight

Slight, “hafif, azıcık” anlamına gelen bir sıfattır. Aşağıda, “slight” kelimesinin cümle içinde kullanımına örnekler verilmiştir:

1. She felt a slight breeze on her face. (Yüzünde hafif bir esinti hissetti.)
2. He gave a slight nod to indicate his agreement. (Onayını belirtmek için hafif bir baş hareketi yaptı.)
3. The injury was only slight, so he didn’t need to go to the hospital. (Yaralanma sadece hafifti, bu yüzden hastaneye gitmesine gerek yoktu.)
4. The slight delay was due to heavy traffic. (Hafif gecikme yoğun trafikten kaynaklandı.)
5. She noticed a slight change in his behavior. (Davranışındaki hafif değişikliği fark etti.)
6. He had a slight cold but still went to work. (Hafif bir soğuk algınlığı vardı ama yine de işe gitti.)
7. The teacher gave her a slight smile of encouragement. (Öğretmen, ona cesaret veren hafif bir gülümseme verdi.)
8. The slight noise woke her up from her nap. (Hafif ses, şekerleme yaptığından uyandırdı.)
9. She made a slight mistake on the exam, but it didn’t affect her overall grade. (Sınava hafif bir hata yaptı, ancak genel notuna etkisi olmadı.)
10. He felt a slight sense of disappointment when he didn’t get the job. (İşe alınmadığında hafif bir hayal kırıklığı hissetti.)
11. The slight scent of flowers filled the air. (Çiçeklerin hafif kokusu havayı doldurdu.)
12. She added a slight touch of red to the painting. (Tabloya hafif bir kırmızı dokunuşu ekledi.)
13. He gave her a slight push to help her stand up. (Ayağa kalkmasına yardımcı olmak için ona hafifçe itti.)
14. The slight tremble in his voice betrayed his nervousness. (Sesindeki hafif titreme, gerginliğini ele verdi.)
15. The slight difference in price between the two options made her choose the cheaper one. (İki seçenek arasındaki hafif fiyat farkı, ucuz olanı seçmesine neden oldu.)
16. She noticed a slight improvement in her piano playing after practicing for a week. (Bir hafta çalıştıktan sonra piyano çalmada hafif bir iyileşme fark etti.)
17. The slight change in the recipe made all the difference in the taste. (Tarifteki hafif değişiklik, lezzette büyük fark yarattı.)
18. The slight curve in the road made it difficult to see what was ahead. (Yoldaki hafif kıvrım, önlerini görmelerini zorlaştırdı.)
19. He gave her a slight bow as a sign of respect. (Saygı gösterisi

20. The slight flicker of the candle flame created a cozy atmosphere in the room. (Mum alevindeki hafif titreme, odada sıcak bir atmosfer yarattı.)

Overall, “slight” is a useful word to describe small or minor changes, differences, or sensations in a variety of contexts.