Sharp İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sharp İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sharp İle İlgili Cümleler

Türkçe Anlamı: Keskin, sivri, net, belirgin.

  1. I cut my finger on the sharp knife. (Keskin bıçakla parmağımı kestim.)
  2. His words were sharp and hurtful. (Sözleri keskin ve inciticiydi.)
  3. The edge of the cliff was sharp and dangerous. (Uçurumun kenarı keskin ve tehlikeliydi.)
  4. The pencil needs to be sharpened. (Kalem keskinleştirilmeli.)
  5. The sharp curve in the road made it difficult to drive. (Yoldaki keskin viraj araba sürmeyi zorlaştırdı.)
  6. The sharp smell of the onions made me cry. (Soğanların keskin kokusu beni ağlattı.)
  7. The surgeon used a sharp scalpel to make the incision. (Cerrah kesik yapmak için keskin bir bisturi kullandı.)
  8. The cheese had a sharp flavor. (Peynirin tadı keskindi.)
  9. The photographer adjusted the lens to get a sharp image. (Fotoğrafçı net bir görüntü elde etmek için lensi ayarladı.)
  10. The dog’s bark was sharp and loud. (Köpeğin havlaması keskin ve yüksekti.)
  11. The soldier had a sharp mind and quick reflexes. (Asker keskin bir zekaya ve hızlı reflekslere sahipti.)
  12. The music had a sharp beat that made everyone want to dance. (Müzikte keskin bir ritim vardı ve herkes dans etmek istedi.)
  13. The mountain had a sharp peak that reached up to the sky. (Dağın keskin bir zirvesi vardı ve gökyüzüne kadar uzanıyordu.)
  14. The air was sharp and cold, and it made my nose run. (Hava keskin ve soğuktu, ve burnum akıttı.)
  15. The teacher’s criticism was sharp but constructive. (Öğretmenin eleştirisi keskin ama yapıcıydı.)
  16. The sword had a sharp blade that could cut through anything. (Kılıç keskin bir bıçağı vardı ve her şeyi kesiyordu.)
  17. The businesswoman had a sharp eye for detail. (İş kadını ayrıntılara keskin bir gözle bakıyordu.)
  18. The comedian’s wit was sharp and biting. (Komedyenin zekası keskin ve acı vericiydi.)
  19. The athlete had a sharp pain in his ankle. (Sporcu bileğinde keskin bir ağrı hissetti.)
  20. The detective followed a sharp intuition that led him to the killer. (Dedektif, onu katilin yanına götüren keskin bir sezgiyi takip etti.)
  1. The blade of the knife was so sharp that it could easily slice through a tomato. (Bıçağın bıçağı o kadar keskindi ki kolayca bir domatesi keserdi.)
  2. The comedian’s humor was too sharp for some people’s taste. (Komedyenin espri anlayışı bazı insanlar için çok keskindi.)
  3. The artist used a sharp pencil to draw intricate details. (Sanatçı karmaşık detayları çizmek için keskin bir kalem kullandı.)
  4. The company’s new strategy was a sharp departure from its previous approach. (Şirketin yeni stratejisi önceki yaklaşımından keskin bir ayrılık gösteriyordu.)
  5. The hiker felt a sharp pain in his knee and had to stop to rest. (Yürüyüşçü dizinde keskin bir ağrı hissetti ve dinlenmek için durmak zorunda kaldı.)
  6. The newspaper’s editorial was a sharp critique of the government’s policies. (Gazetenin editöryal yazısı, hükümetin politikalarına keskin bir eleştiriydi.)
  7. The plant’s thorns were sharp and prickly. (Bitkinin dikenleri keskin ve batıcıydı.)
  8. The teacher’s sharp rebuke caught the student off guard. (Öğretmenin keskin azarı öğrenciyi hazırlıksız yakaladı.)
  9. The car made a sharp turn and almost skidded off the road. (Araba keskin bir viraj aldı ve neredeyse yoldan çıktı.)
  10. The chef used a sharp knife to finely chop the herbs. (Şef otları ince ince doğramak için keskin bir bıçak kullandı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.