Serious Crime İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Serious Crime İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Serious Crime İle İlgili Cümleler

Meaning: Serious crime refers to criminal offenses that are particularly severe, often resulting in significant harm to individuals or society as a whole.

1. Committing serious crimes such as murder or rape can lead to life imprisonment or even the death penalty. (Ciddi suçlar işlemek, cinayet veya tecavüz gibi, ömür boyu hapis veya hatta idam cezasına neden olabilir.)
2. The police are working hard to prevent and investigate serious crimes in the city. (Polis, şehirdeki ciddi suçları önlemek ve soruşturmak için çalışıyor.)
3. She was charged with serious crimes including drug trafficking and money laundering. (Uyuşturucu kaçakçılığı ve para aklama gibi ciddi suçlarla suçlandı.)
4. The government has implemented harsher punishments for serious crimes in order to deter potential offenders. (Hükümet, potansiyel suçluları caydırmak için ciddi suçlar için daha sert cezalar uyguladı.)
5. The serious crime rate in this area has been steadily increasing over the past few years. (Bu bölgedeki ciddi suç oranı son birkaç yıldır sürekli artıyor.)
6. He was sentenced to ten years in prison for his involvement in a serious crime ring. (Ciddi bir suç çetesine dahil olması nedeniyle on yıl hapis cezasına çarptırıldı.)
7. The police have urged the public to report any information they may have about serious crimes in the area. (Polis, bölgedeki ciddi suçlarla ilgili sahip olabilecekleri herhangi bir bilgiyi bildirmeleri için halkı teşvik etti.)
8. She works for an organization that provides support to victims of serious crimes such as domestic violence and sexual assault. (O, ev içi şiddet ve cinsel saldırı gibi ciddi suçların mağdurlarına destek sağlayan bir kuruluşta çalışıyor.)
9. The suspect was arrested and charged with serious crimes related to terrorism. (Şüpheli, terörle ilgili ciddi suçlarla suçlandı ve tutuklandı.)
10. The court handed down a sentence of life imprisonment for his role in a serious crime that resulted in multiple deaths. (Çok sayıda kişinin ölümüne neden olan bir ciddi suçta rol alması nedeniyle mahkeme ömür boyu hapis cezası verdi.)
11. The government has established a task force to tackle serious crimes such as human trafficking and organized crime. (Hükümet, insan ticareti

ve organize suç gibi ciddi suçlarla mücadele etmek için bir görev gücü kurdu.)
12. She was the victim of a serious crime and has been working with the police to bring the perpetrator to justice. (Ciddi bir suçun mağduru oldu ve suçluyu adalet önüne çıkarmak için polisle birlikte çalışıyor.)

13. The authorities have been criticized for their handling of serious crimes such as corruption and bribery. (Yolsuzluk ve rüşvet gibi ciddi suçlarla ilgili olarak yetkililerin yaklaşımı eleştirildi.)
14. He was convicted of serious crimes and spent several years in prison before being released on parole. (Ciddi suçlardan suçlu bulundu ve şartlı tahliye edilmeden önce birkaç yıl hapis yattı.)
15. The judge declared a mistrial in the case of a serious crime due to jury misconduct. (Jüri hataları nedeniyle bir ciddi suç davasında yargıç bir mistrial ilan etti.)
16. The police have launched an investigation into a serious crime that occurred in a nearby neighborhood. (Polis, yakındaki bir mahallede meydana gelen bir ciddi suçla ilgili olarak bir soruşturma başlattı.)
17. The organization works to prevent serious crimes such as human rights violations and war crimes. (Kuruluş, insan hakları ihlalleri ve savaş suçları gibi ciddi suçları önlemeye çalışır.)
18. The suspect was apprehended and charged with serious crimes including armed robbery and assault. (Şüpheli, silahlı soygun ve saldırı gibi ciddi suçlarla suçlandı ve yakalandı.)
19. The government has allocated more resources to combat serious crimes such as cybercrime and identity theft. (Hükümet, siber suçlar ve kimlik hırsızlığı gibi ciddi suçlarla mücadele etmek için daha fazla kaynak ayırdı.)
20. She testified in court against the perpetrator of a serious crime that she witnessed. (Gözlemlediği bir ciddi suçun failine karşı mahkemede tanıklık yaptı.)