Scaremongering-Fearmongering İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Scaremongering-Fearmongering İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Scaremongering-Fearmongering Nedir?

Scaremongering-Fearmongering, insanları korkutarak veya endişelendirerek belirli bir eylem veya tutum almalarını sağlamaya çalışmak anlamına gelir. Bu terim, politika, reklamcılık ve haber medyası gibi alanlarda sıklıkla kullanılır.

Örnek cümleler:

  1. The politician’s scaremongering tactics during the election caused widespread panic. (Siyasetçinin seçim sırasındaki korkutma taktikleri geniş çapta panik yarattı.)
  2. The news article was accused of fearmongering by exaggerating the threat of a new virus. (Haber makalesi, yeni bir virüsün tehdidini abartarak korkutma suçlamasıyla karşı karşıya kaldı.)
  3. The advertisement used scaremongering tactics to convince people to buy their product. (Reklam, insanları ürünlerini satın almaya ikna etmek için korkutma taktikleri kullandı.)
  4. The company’s scaremongering tactics made customers feel like they had to buy their product to protect themselves. (Şirketin korkutma taktikleri, müşterilerin kendilerini korumak için ürünlerini satın almaları gerektiği hissine kapılmalarına neden oldu.)
  5. The politician’s fearmongering speech about immigrants stirred up racial tensions in the community. (Siyasetçinin göçmenler hakkındaki korkutma konuşması, toplumda ırksal gerilimlere neden oldu.)
  6. The news station was accused of scaremongering when they reported on a potential terrorist threat without providing enough evidence. (Haber istasyonu, yeterli kanıt sunmadan potansiyel bir terör tehdidi hakkında rapor verdiğinde korkutma suçlamasıyla karşı karşıya kaldı.)
  7. The advertisement used fearmongering tactics by suggesting that not using their product could result in serious harm. (Reklam, ürünlerini kullanmamanın ciddi zararlara neden olabileceğini ima ederek korkutma taktikleri kullandı.)
  8. The politician’s scaremongering tactics backfired when the public realized they were exaggerating the threat. (Siyasetçinin korkutma taktikleri, halkın tehdidi abarttığını fark ettiğinde ters tepti.)
  9. The news article’s fearmongering headline caused unnecessary panic among the public. (Haber makalesinin korkutma başlığı, halk arasında gereksiz panik yarattı.)
  10. The company’s scaremongering tactics were exposed when it was revealed that their product was not as effective as they claimed. (Şirketin korkutma taktikleri, ürünlerinin iddia ettikleri kadar etkili olmadığı ortaya çıktığında açığa çıkarıldı.)
  11. The politician’s fearmongering speech about crime caused an increase in racial profiling by law enforcement. (Siyasetçinin suç hakkındaki korkutma konuşması, yasal otoriteler tarafından

ırksal profillemeyi artırdı.)
12. The news outlet’s scaremongering reporting caused a drop in tourism to the affected area. (Haber kuruluşunun korkutma amaçlı raporlaması, etkilenen bölgeye turizmde düşüşe neden oldu.)

  1. The advertisement’s fearmongering tactics made people feel like they needed their product to stay safe. (Reklamın korkutma taktikleri, insanların kendilerini güvende hissetmek için ürünlerine ihtiyaç duymalarını sağladı.)
  2. The politician’s scaremongering about the economy caused people to panic and withdraw their investments. (Siyasetçinin ekonomi hakkındaki korkutması, insanların paniklemesine ve yatırımlarını geri çekmesine neden oldu.)
  3. The news article’s fearmongering about a potential natural disaster caused people to stockpile supplies and create unnecessary shortages. (Haber makalesinin doğal bir felaket potansiyeli hakkındaki korkutması, insanların mal stoklamasına ve gereksiz kıtlıklar yaratmasına neden oldu.)
  4. The advertisement used scaremongering tactics to create a sense of urgency to buy their product. (Reklam, ürünlerini satın almak için bir aciliyet hissi yaratmak için korkutma taktikleri kullandı.)
  5. The politician’s fearmongering about a rival party caused a divide in the political landscape. (Siyasetçinin rakip parti hakkındaki korkutması, siyasi manzarada bir ayrım yarattı.)
  6. The news station was criticized for scaremongering when they aired a story about a shark attack on a beach. (Haber istasyonu, plajda bir köpekbalığı saldırısı hakkında bir hikaye yayınladığında korkutma suçlamasıyla eleştirildi.)
  7. The advertisement’s fearmongering tactics caused people to spend unnecessary amounts of money on their product. (Reklamın korkutma taktikleri, insanların ürünlerine gereksiz miktarda para harcamasına neden oldu.)
  8. The politician’s scaremongering about immigration caused a rise in xenophobic attitudes in the community. (Siyasetçinin göçmenlik hakkındaki korkutması, toplumda yabancı karşıtı tutumların artmasına neden oldu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.