Sanctifier İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sanctifier İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Sanctifier

Sanctifier, İngilizce’de “kutsayan” anlamına gelir. Genellikle dini bir bağlamda kullanılır ve bir kişi ya da nesnenin kutsanması işlemiyle ilgilidir. İşte, sanctifier kelimesinin İngilizce cümlelerde kullanımına örnekler:

1. The priest acted as the sanctifier for the holy water. (Papaz, kutsal su için kutsayıcı olarak hareket etti.)
2. The ritual required a sanctifier to bless the congregation. (Ritüel, cemaati kutsayan birinin dualarını gerektiriyordu.)
3. The ceremony concluded with the sanctifier placing his hands on the newlyweds. (Tören, kutsayanın yeni evli çiftin üzerine ellerini koymasıyla sona erdi.)
4. The ancient stone altar was the site of many sanctifications. (Eski taş sunak, birçok kutsama işleminin yapıldığı yerdi.)
5. The bishop acted as the sanctifier for the church’s new sanctuary. (Piskopos, kilisenin yeni sığınağı için kutsayıcı olarak hareket etti.)
6. The sanctifier recited a prayer before anointing the holy oil. (Kutsayıcı, kutsal yağı sürmeden önce bir dua okudu.)
7. The congregation awaited the sanctifier’s blessing before beginning the service. (Cemaat, hizmete başlamadan önce kutsayanın duasını bekliyordu.)
8. The sanctifier waved the censer over the holy relics. (Kutsayıcı, kutsal kalıntıların üzerinde tütsü salladı.)
9. The priest’s role as a sanctifier was crucial to the ceremony’s success. (Papazın kutsayıcı olarak rolü, törenin başarısı için hayatiydi.)
10. The sanctifier invoked the power of God to bless the congregation. (Kutsayıcı, cemaati kutsamak için Tanrı’nın gücünü çağırdı.)
11. The sacred incantation was the sanctifier’s way of invoking divine blessings. (Kutsal büyü, kutsayıcının ilahi bereketler çağırmak için kullandığı bir yöntemdi.)
12. The sanctifier anointed the baptismal font with holy water. (Kutsayıcı, vaftiz havuzunu kutsal suyla sürdü.)
13. The congregation stood in awe as the sanctifier performed the ritual. (Cemaat, kutsayıcının ritüeli gerçekleştirmesiyle hayranlıkla bekledi.)
14. The sanctifier used his hands to bless the bread and wine. (Kutsayıcı, ekmeği ve şarabı kutsamak için ellerini kullandı.)
15. The sanctifier’s role was to make the ordinary objects sacred. (Kutsayıcının rolü, sıradan nesneleri kutsal hale getirmekti.)
16. The holy relics were placed on the altar for the sanctifier to bless. (Kutsal kalıntılar, kutsayıcının kutsaması için sunağa yerleştirildi.)
17. The congregation believed that the sanct

ifier’s blessing would protect them from harm. (Cemaat, kutsayıcının kutsamasının kendilerini zarardan koruyacağına inanıyordu.)
18. The sanctifier wore special garments for the ceremony. (Kutsayıcı, tören için özel giysiler giydi.)

19. The priest acted as the sanctifier for the consecration of the church. (Papaz, kilisenin kutsanması için kutsayıcı olarak hareket etti.)
20. The sanctifier’s blessing gave the congregation a sense of peace and comfort. (Kutsayıcının kutsaması, cemaate huzur ve rahatlık hissi verdi.)