Salivate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Salivate kelimesi Türkçe anlamı:
Salivate kelimesi Türkçe’de “tükürük salgılamak” anlamına gelir.
Örnek cümleler:
- My dog started to salivate when he smelled the delicious food. (Köpeğim, lezzetli yemeği koklayınca tükürük salgılamaya başladı.)
- The thought of eating sour candy makes me salivate. (Ekşi şeker yeme düşüncesi beni tükürük salgılamaya sevk ediyor.)
- The chef’s specialty dish was so good that it made everyone in the restaurant salivate. (Şefin özel yemeği o kadar iyiydi ki restoranda bulunan herkes tükürük salgılamaya başladı.)
- The dentist told me to stop chewing gum because it makes me salivate too much. (Dişçi, sakız çiğnemeyi bırakmamı söyledi çünkü çok fazla tükürük salgılatıyor.)
- The baby started to salivate when she saw her favorite toy. (Bebek, sevdiği oyuncak gördüğünde tükürük salgılamaya başladı.)
- The smell of fresh baked bread makes my mouth salivate. (Taze pişmiş ekmek kokusu ağzımı sulandırıyor.)
- The sight of blood made the predator salivate. (Kan görünce avcı tükürük salgılamaya başladı.)
- The spicy food made me salivate and my nose run. (Baharatlı yemek beni tükürük salgılamaya ve burnumu akıtmaya sevk etti.)
- The doctor prescribed medication to reduce my excessive salivation. (Doktor, aşırı tükürük salgılamamı azaltmak için ilaç yazdı.)
- The cat started to salivate when she saw the bird outside the window. (Kedi, pencere dışındaki kuşu görünce tükürük salgılamaya başladı.)
- The thought of eating ice cream on a hot day makes me salivate. (Sıcak bir günde dondurma yeme düşüncesi beni tükürük salgılamaya sevk ediyor.)
- The dentist told me that salivating is a natural response when we eat. (Dişçi, yemek yediğimizde tükürük salgılamanın doğal bir tepki olduğunu söyledi.)
- The smell of freshly brewed coffee makes me salivate. (Taze demlenmiş kahve kokusu beni tükürük salgılamaya sevk ediyor.)
- The thought of going on a rollercoaster ride makes me salivate with excitement. (Lunaparkta bir roller coaster’a binme düşüncesi beni heyecanlandırarak tükürük salgılatıyor.)
- The sight of the juicy steak made my mouth salivate. (Sulu biftek görünce ağzım sulandı.)
- The athlete was dehydrated and couldn’t salivate properly. (Sporcu dehidrate olmuştu
- The dentist instructed me to rinse my mouth with salt water to stimulate salivation. (Dişçi, tükürük salgılamayı uyararak ağzımı tuzlu suyla çalkalamamı önerdi.)
- The sour taste of the lemon made me salivate involuntarily. (Limonun ekşiliği beni istemsizce tükürük salgılamaya sevk etti.)
- The medication I’m taking as a side effect is causing excessive salivation. (Yan etkisi olarak aldığım ilaç aşırı tükürük salgılama yapıyor.)
- The baby’s teething caused him to salivate more than usual. (Bebeklerin diş çıkarma dönemi normalden daha fazla tükürük salgılamalarına neden olabilir.)
Hemen Yorum Yaz