Sack İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Sack İle İlgili Cümleler
Sack Türkçe’de çuval anlamına gelir. İngilizce cümle içinde kullanıldığında şu anlamlara gelebilir:
- To sack someone: Birini işten çıkarmak, işten atmak
- The company decided to sack him because of his poor performance. (Şirket, kötü performansı nedeniyle onu işten çıkarmaya karar verdi.)
- To give someone the sack: Birini işten çıkarmak
- They gave him the sack last week. (Geçen hafta onu işten çıkardılar.)
- A sack of potatoes: Bir çuval patates
- He brought in a sack of potatoes from the garden. (Bahçeden bir çuval patates getirdi.)
- A sleeping sack: Bir uyku tulumu
- We need to buy a new sleeping sack for our camping trip. (Kamp gezimiz için yeni bir uyku tulumu almamız gerekiyor.)
- To hit the sack: Yatağa gitmek, uyumak
- I’m so tired, I think it’s time to hit the sack. (Çok yorgunum, sanırım yatağa gitme vakti geldi.)
- Sackcloth and ashes: Sıkıntı, yas veya pişmanlık gösterme
- He wore sackcloth and ashes after he lost his job. (İşini kaybettikten sonra sıkıntı göstermek için çuval bezi ve kül giydi.)
- A sack race: Çuval yarışı
- The children had a sack race at the school sports day. (Çocuklar okul spor gününde çuval yarışı yaptılar.)
- A bean sack: Fasulye çuvalı
- He filled the bean sack with fresh coffee beans. (Taze kahve çekirdekleriyle fasulye çuvalını doldurdu.)
- To get the sack: İşten çıkarılmak
- He got the sack because he was always late. (Sürekli geç kaldığı için işten çıkarıldı.)
- A sack dress: Çuval elbise
- She wore a sack dress to the party and stood out from the crowd. (Partiye çuval elbise giydi ve kalabalıktan sıyrıldı.)
- A sack lunch: Piknik öğle yemeği
- We packed a sack lunch and headed to the park for a picnic. (Piknik için bir öğle yemeği hazırladık ve parka gittik.)
- To be sacked out: Çok yorgun olmak
- After a long day at work, he was completely sacked out. (Uzun bir iş gününden sonra, tamamen yorgundu.)
- A mail sack: Posta çuvalı
- The mailman carried a heavy mail sack on his shoulder. (Postacı omzunda ağır bir posta çuvalı taşıdı.)
- To hit the hay/sack: Yatağa gitmek, uyumak
- It’s getting late, I think it’s time to hit the hay/sack. (Ge
- A sandbag or a sack filled with sand: Kum torbası veya kumla dolu çuval
- They used sandbags to protect their home from the flood. (Sel sularından evlerini korumak için kum torbaları kullandılar.)
- A gift sack or a gift bag: Hediye çantası
- She put the present in a gift sack and tied a ribbon around it. (Hediyeyi bir hediye çantasına koydu ve etrafına bir kurdele bağladı.)
- A gunny sack: Bezekli çuval
- The farmer used gunny sacks to transport his harvest to the market. (Çiftçi, hasadını markete taşımak için bezekli çuval kullandı.)
- Sackful: Çuval dolusu
- He brought a sackful of oranges from the orchard. (Meyve bahçesinden çuval dolusu portakal getirdi.)
- A potato sack race: Patates çuvalı yarışı
- The children had a potato sack race at the summer camp. (Çocuklar yaz kampında patates çuvalı yarışı yaptılar.)
- To be in the sack: Yatakta olmak
- She’s feeling under the weather and decided to stay in the sack all day. (Havanın kötü olması nedeniyle tüm gün yatakta kalmaya karar verdi.)
Hemen Yorum Yaz