Reticent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Reticent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Reticent Nedir?


Reticent kelimesi, sık sık konuşmayan veya konuşmayı sevmeyen, çekingen veya suskun anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

  1. She is always reticent about sharing her personal life with others. (O, kişisel hayatını paylaşmak konusunda her zaman çekingen.)
  2. He was reticent to share his opinion on the matter. (Konu hakkındaki görüşünü paylaşmaktan çekindi.)
  3. The reticent girl avoided eye contact with everyone in the room. (Çekingen kız, odadaki herkesle göz temasından kaçındı.)
  4. John’s reticence made it difficult for us to understand his feelings. (John’un suskunluğu, duygularını anlamamızı zorlaştırdı.)
  5. She remained reticent throughout the meeting. (Toplantı boyunca suskun kalmaya devam etti.)
  6. His reticent nature often makes it hard for him to make friends. (Çekingen doğası, arkadaş edinmesini zorlaştırır.)
  7. The reticent child always keeps to himself in social situations. (Çekingen çocuk, sosyal durumlarda hep kendi kendine kalır.)
  8. Her reticence is often mistaken for arrogance. (Suskunluğu sıklıkla kibirli olarak yanlış anlaşılır.)
  9. His reticence in interviews makes it difficult for him to land a job. (Röportajlarda suskunluğu, iş bulmasını zorlaştırır.)
  10. Her reticent personality often leads to misunderstandings. (Suskun kişiliği sıklıkla yanlış anlamalara neden olur.)
  11. The reticent boy was finally able to express his true feelings to his therapist. (Çekingen çocuk, sonunda terapistine gerçek hislerini ifade edebildi.)
  12. Her reticence towards the subject made it clear she didn’t want to discuss it further. (Konuya karşı gösterdiği çekingenlik, daha fazla konuşmak istemediğini açıkça ortaya koydu.)
  13. His reticent demeanor often makes people feel uncomfortable around him. (Çekingen tavırları, insanların onun etrafında rahatsız hissetmelerine neden olur.)
  14. The teacher encouraged the reticent student to speak up in class. (Öğretmen, çekingen öğrenciyi sınıfta konuşmaya teşvik etti.)
  15. Her reticent behavior often leads to misinterpretations. (Suskun davranışı sıklıkla yanlış yorumlamalara yol açar.)
  16. The reticent man was finally able to open up to his wife about his problems. (Çekingen adam, sonunda eşiyle sorunları hakkında açılabilmişti.)
  17. The team leader noticed the reticence in the group and asked for their opinions. (Takım lideri, grup içindeki çekingenliği fark etti ve fikirlerini sordu.)
  18. His reticence towards socializing often leaves him feeling

isolated and lonely. (Sosyalleşmeye karşı gösterdiği çekingenlik, kendisini yalnız ve izole hissetmesine neden olur.)
19. Her reticence in the face of criticism made it clear she was not willing to engage in a debate. (Eleştirilere karşı gösterdiği çekingenlik, tartışmaya girmek istemediğini açıkça ortaya koydu.)

  1. The reticent employee often keeps to themselves in the workplace and avoids unnecessary interactions. (Çekingen çalışan, iş yerinde genellikle kendine kalır ve gereksiz etkileşimlerden kaçınır.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.