Resonant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Resonant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Resonant Nedir?

Resonant, bir nesnenin titreşimlerinin diğer bir nesneyle aynı frekansta olması durumudur. Bu durumda ikinci nesne, ilk nesnenin titreşimlerini artırır ve güçlendirir.

Örnek Cümleler:

1. The tuning fork was resonant with the sound of the piano. (Akordiyon, piyano sesiyle rezonansa girmişti.)
2. The building was resonant with the sound of the concert. (Bina, konserin sesiyle yankılanıyordu.)
3. The singer’s voice was resonant with emotion. (Şarkıcının sesi duygularla doluydu.)
4. The church bells were resonant throughout the valley. (Kilise çanları vadide yankılandı.)
5. The glass shattered because it was resonant with the frequency of the sound. (Cam, sesin frekansıyla rezonansa girdiği için kırıldı.)
6. The music was so loud that it made the walls resonant. (Müzik o kadar yüksekti ki duvarlar titreşti.)
7. The bridge was resonant with the weight of the cars. (Köprü arabaların ağırlığıyla titreşti.)
8. The singer’s voice was resonant in the small room. (Şarkıcının sesi küçük odada yankılandı.)
9. The violinist found the resonant frequency of the strings. (Keman çalgıcısı tellerin rezonans frekansını buldu.)
10. The sound of the waves was resonant with peace. (Dalgaların sesi huzurla rezonansa girmişti.)
11. The machine caused the metal to become resonant. (Makine, metali rezonansa soktu.)
12. The acoustics of the room were resonant. (Odanın akustiği rezonansa uygundu.)
13. The singer’s resonant voice filled the auditorium. (Şarkıcının yankılanan sesi salonu doldurdu.)
14. The bells were resonant with the joy of the wedding. (Çanlar düğünün sevinciyle yankılandı.)
15. The strings of the guitar were resonant with each other. (Gitar telleri birbirleriyle uyumlu şekilde çaldı.)
16. The thunder was resonant in the valley. (Gök gürültüsü vadide yankılandı.)
17. The building was resonant with the sound of construction. (Bina, inşaatın sesiyle titreşti.)
18. The speaker’s voice was resonant with authority. (Konuşmacının sesi otoriteyle yankılandı.)
19. The drums were resonant with the beat of the music. (Davullar müziğin ritmiyle uyumlu şekilde çaldı.)
20. The choir’s voices were resonant in the cathedral. (Koro sesleri katedralde yankılandı.)

Resonant ile ilgili diğer kullanımlar:

1. The resonant frequency of the bridge caused it to collapse. (Köprünün rezonans frekansı onun çökmesine neden oldu.)
2. The speaker used resonant language to capture the audience’s attention. (Konuşmacı, dinleyicilerin dikkatini çekmek için yankılanan bir dil kullandı.)
3. The scientist studied the resonant properties of the crystal. (Bilim adamı, kristalin yankılanan özelliklerini inceledi.)
4. The orchestra created a resonant sound that filled the concert hall. (Orkestra, konser salonunu dolduran yankılanan bir ses oluşturdu.)
5. The resonant voice of the actor captivated the audience. (Oyuncunun yankılanan sesi izleyicileri büyüledi.)
6. The artist used resonant colors to create a vibrant painting. (Sanatçı, canlı bir tablo oluşturmak için yankılanan renkler kullandı.)
7. The resonant hum of the engine indicated that it was running smoothly. (Motorun yankılanan vızıltısı, düzgün çalıştığını gösterdi.)
8. The resonant vibrations of the tuning fork could be felt in the hand. (Akordiyonun yankılanan titreşimleri elde hissedilebilirdi.)
9. The resonant effect of the drumbeat could be felt throughout the room. (Davulun yankılanan etkisi oda boyunca hissedilebilirdi.)
10. The singer’s resonant performance brought tears to the audience’s eyes. (Şarkıcının yankılanan performansı izleyicilerin gözlerine yaşlar döktürdü.)
11. The resonant frequency of the glass was too high for the sound wave to break it. (Camın rezonans frekansı, ses dalgasının kırmasına yeterli değildi.)
12. The resonant tone of the bell signaled the start of the race. (Çanın yankılanan tonu, yarışın başlangıcını bildirdi.)
13. The resonant echo of the canyon made the hikers feel small. (Kanyonun yankılanan yankısı, yürüyüşçüleri küçük hissettirdi.)
14. The scientist used a resonant cavity to amplify the signal. (Bilim adamı, sinyali güçlendirmek için yankılanan bir boşluk kullandı.)
15. The resonant quality of the singer’s voice made it perfect for opera. (Şarkıcının sesinin yankılanan kalitesi, operalar için mükemmel kıldı.)
16. The resonant sound of the guitar filled the small café. (Gitarın yankılanan sesi küçük kafeyi doldurdu.)
17. The resonant frequency of the oscillator had to be adjusted for optimal performance. (Osilatörün rezonans frekansı, optimal performans için ayarlanmalıydı.)
18. The resonant harmonies of the choir lifted the spirits of the audience. (Koronun yankılanan uy