Resilient İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Resilient İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Resilient Nedir?

Resilient kelimesi Türkçe’ye “dayanıklı, esnek” gibi anlamları olan bir İngilizce kelime olarak geçmektedir. Bir kişi, bir sistem veya bir şeyin bir zorlukla karşılaştığında zarar görmeden hızlı bir şekilde toparlanabilmesini ifade eder.

Örnek Cümleler:

1. She is a resilient person and always bounces back from difficult situations. (O, dayanıklı bir kişidir ve her zaman zor durumlardan toparlanır.)
2. Our company proved to be resilient during the economic crisis. (Şirketimiz ekonomik kriz sırasında dayanıklı olduğunu kanıtladı.)
3. The trees in the forest are very resilient and can withstand harsh weather conditions. (Ormandaki ağaçlar çok dayanıklıdır ve sert hava koşullarına dayanabilirler.)
4. The resilient material used in the construction of the building helped it withstand the earthquake. (Binanın inşasında kullanılan dayanıklı malzeme, depreme dayanmasına yardımcı oldu.)
5. She showed a lot of resilience in overcoming her illness. (Hastalığını yenmek için çok fazla esneklik gösterdi.)
6. The team showed great resilience in the face of defeat and bounced back to win the next game. (Takım yenilgiye karşı büyük bir dayanıklılık gösterdi ve sonraki maçı kazanarak geri döndü.)
7. The city’s resilient infrastructure helped it quickly recover from the natural disaster. (Şehrin dayanıklı altyapısı, doğal afetten hızlı bir şekilde toparlanmasına yardımcı oldu.)
8. Her resilient spirit inspires others to keep going even in the face of adversity. (Dayanıklı ruhu, başkalarını zorluklarla karşı karşıya kalsa bile devam etmeye teşvik ediyor.)
9. The resilient rubber on the tires helps the car grip the road better in wet conditions. (Lastiklerdeki dayanıklı kauçuk, arabaya ıslak koşullarda daha iyi yol tutuşu sağlar.)
10. The company’s resilient network prevented any data loss during the cyber attack. (Şirketin dayanıklı ağı, siber saldırı sırasında herhangi bir veri kaybını önledi.)
11. After the fire, the community showed remarkable resilience and came together to rebuild. (Yangından sonra, toplum dikkate değer bir dayanıklılık gösterdi ve yeniden inşa etmek için bir araya geldi.)
12. The athlete’s resilience in the face of injury was inspiring to all. (Sakatlıkla karşı karşıya kalan sporcu, tümüne ilham veren bir dayanıklılık gösterdi.)
13. The resilient fabric of the backpack allowed it to withstand the rough terrain of the hike. (Sırt çantasının dayanıklı kumaşı, yürüyüşün zorlu arazisine dayanmasına izin verdi.)
14. The student’s resilient mindset helped them overcome the

challenges of remote learning during the pandemic. (Öğrencinin dayanıklı zihniyeti, pandemi sırasında uzaktan öğrenmenin zorluklarıyla başa çıkmasına yardımcı oldu.)
15. The resilient design of the bridge allowed it to withstand strong winds and heavy rain. (Köprünün dayanıklı tasarımı, güçlü rüzgarlara ve yoğun yağmura dayanmasına izin verdi.)

16. The company’s resilient supply chain allowed it to continue operations despite disruptions in the global market. (Şirketin dayanıklı tedarik zinciri, küresel piyasalardaki aksaklıklara rağmen işlemlerine devam etmesine izin verdi.)
17. The community’s resilience in the face of a natural disaster is a testament to their strength and determination. (Doğal afetle karşı karşıya kalan toplumun dayanıklılığı, güçlerine ve kararlılıklarına bir kanıttır.)
18. The team’s resilience and perseverance paid off when they finally won the championship. (Takımın dayanıklılığı ve azmi, nihayetinde şampiyonluğu kazandıklarında meyvesini verdi.)
19. The resilient paint on the car prevented it from being scratched or chipped during a minor collision. (Arabanın dayanıklı boyası, küçük bir çarpışma sırasında çizilmesini veya çatlamasını önledi.)
20. The athlete’s resilience and mental toughness helped them push through the pain and finish the race. (Sporcunun dayanıklılığı ve zihinsel dayanıklılığı, acıyı aşmasına ve yarışı tamamlamasına yardımcı oldu.)