Replete İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Replete İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Replete (sıfat) – tamamen dolu veya tatmin olmuş durumda olan

1. After the feast, he was replete with food. (Yemekten sonra, o yemekle tamamen dolmuştu.)
2. The book was replete with interesting facts. (Kitap ilginç gerçeklerle doluydu.)
3. The garden was replete with colorful flowers. (Bahçe renkli çiçeklerle doluydu.)
4. The company was replete with skilled employees. (Şirket yetenekli çalışanlarla doluydu.)
5. The city was replete with historic landmarks. (Şehir tarihi anıtlarla doluydu.)
6. The speech was replete with inspiring messages. (Konuşma ilham verici mesajlarla doluydu.)
7. The party was replete with fun activities. (Parti eğlenceli etkinliklerle doluydu.)
8. The museum was replete with fascinating artifacts. (Müze ilginç eserlerle doluydu.)
9. The beach was replete with sunbathers. (Plaj güneşlenen insanlarla doluydu.)
10. The concert was replete with amazing performers. (Konser muhteşem sanatçılarla doluydu.)
11. The forest was replete with diverse wildlife. (Orman çeşitli yaban hayatıyla doluydu.)
12. The store was replete with fashionable clothing. (Mağaza moda kıyafetlerle doluydu.)
13. The bookshelf was replete with classic literature. (Kitaplık klasik edebiyatla doluydu.)
14. The menu was replete with delicious options. (Menü lezzetli seçeneklerle doluydu.)
15. The gallery was replete with beautiful paintings. (Galeri güzel resimlerle doluydu.)
16. The website was replete with useful information. (Web sitesi kullanışlı bilgilerle doluydu.)
17. The stadium was replete with cheering fans. (Stadyum alkışlayan taraftarlarla doluydu.)
18. The room was replete with comfortable furniture. (Oda rahat mobilyalarla doluydu.)
19. The garden party was replete with fresh fruits and vegetables. (Bahçe partisi taze meyve ve sebzelerle doluydu.)
20. The beach house was replete with amenities for a luxurious stay. (Plaj evi lüks bir konaklama için olanaklarla doluydu.)

Replete (fiil) – doldurmak, eksikliği gidermek

1. She repleted her wardrobe with new clothes. (Yeni kıyafetlerle gardrobunu doldurdu.)
2. The company repleted its inventory before the holiday season. (Şirket tatil sezonundan önce stoklarını doldurdu.)
3. The restaurant repleted its supply of fresh ingredients. (Restoran taze malzemelerin stokunu doldurdu.)
4. He repleted his energy with a good night’s sleep. (İyi bir gece uykusuyla enerjisini doldurdu.)
5. The town repleted its water supply after a drought. (Kuraklık sonrası kasaba su stokunu doldurdu.)
6. She repleted her savings account with her bonus. (Bonusuyla tasarruf hesabını doldurdu.)
7. The charity repleted its funds through a successful fundraiser. (Başarılı bir bağış toplama etkinliğiyle yardım kuruluşu fonlarını doldurdu.)
8. The store repleted its shelves with new products. (Mağaza raflarını yeni ürünlerle doldurdu.)
9. They repleted their knowledge through research and study. (Araştırma ve çalışmayla bilgilerini doldurdular.)
10. The team repleted its roster with talented players. (Yetenekli oyuncularla kadrosunu doldurdular.)
11. She repleted her garden with a variety of plants. (Farklı bitkilerle bahçesini doldurdu.)
12. The art gallery repleted its collection with new acquisitions. (Yeni edinimlerle koleksiyonunu doldurdu.)
13. The library repleted its book collection with recent publications. (Son yayınlarla kitap koleksiyonunu doldurdu.)
14. He repleted his music collection with classic albums. (Klasik albümlerle müzik koleksiyonunu doldurdu.)
15. The hotel repleted its staff with additional hires for the busy season. (Yoğun sezon için ek işe alımlarla personelini doldurdu.)
16. She repleted her pantry with non-perishable foods. (Çabuk bozulmayan gıdalarla dolaplarını doldurdu.)
17. The museum repleted its exhibit with interactive displays. (Etkileşimli gösterimlerle sergiyi doldurdu.)
18. The school repleted its classroom supplies with new textbooks and materials. (Yeni ders kitapları ve malzemelerle sınıf malzemelerini doldurdu.)
19. The chef repleted the menu with seasonal dishes. (Mevsimlik yemeklerle menüyü doldurdu.)
20. The airline repleted its fleet with new planes. (Yeni uçaklarla filosunu doldurdu.)