Reluctant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Reluctant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Reluctant

Reluctant, isteksiz ya da gönülsüz olmak anlamına gelir. Aşağıda, “reluctant” kelimesinin cümle içinde kullanımına ilişkin 20 örnek verilmiştir:

1. She was reluctant to join the party. (O partiye katılmak isteksizdi.)
2. The dog was reluctant to let go of the bone. (Köpek, kemiği bırakmakta isteksizdi.)
3. He was reluctant to admit his mistake. (Hatayı kabul etmekte isteksizdi.)
4. The child was reluctant to go to bed. (Çocuk yatağa gitmekte isteksizdi.)
5. She was reluctant to share her food with others. (Başkalarıyla yiyeceğini paylaşmaktan isteksizdi.)
6. The company was reluctant to invest in new technology. (Şirket, yeni teknolojiye yatırım yapmaktan isteksizdi.)
7. He was reluctant to leave his hometown. (Memleketini terk etmekte isteksizdi.)
8. The teacher was reluctant to give the students more homework. (Öğretmen, öğrencilere daha fazla ödev vermekten isteksizdi.)
9. The athlete was reluctant to withdraw from the competition. (Sporcu, yarışmadan çekilmekte isteksizdi.)
10. She was reluctant to ask for help. (Yardım istemekte isteksizdi.)
11. He was reluctant to sign the contract. (Sözleşmeyi imzalamakta isteksizdi.)
12. The patient was reluctant to undergo surgery. (Hasta, ameliyat olmakta isteksizdi.)
13. The employee was reluctant to speak up about the issue. (Çalışan, konu hakkında konuşmaktan isteksizdi.)
14. The cat was reluctant to come inside. (Kedi, içeri girmekte isteksizdi.)
15. She was reluctant to trust him again. (Tekrar ona güvenmek istemiyordu.)
16. He was reluctant to take a day off from work. (İşten bir gün izin almakta isteksizdi.)
17. The student was reluctant to ask a question in class. (Öğrenci, sınıfta bir soru sormaktan isteksizdi.)
18. The company was reluctant to change its policies. (Şirket, politikalarını değiştirmekte isteksizdi.)
19. The employee was reluctant to take on more responsibilities. (Çalışan, daha fazla sorumluluk almaktan isteksizdi.)
20. She was reluctant to let go of her old habits. (Eski alışkanlıklarını bırakmakta isteksizdi.)

21. He was reluctant to speak in front of a large audience. (Büyük bir kitle önünde konuşmaktan isteksizdi.)
22. The company was reluctant to hire inexperienced candidates. (Şirket, deneyimsiz adayları işe almakta isteksizdi.)
23. The student was reluctant to take part in extracurricular activities. (Öğrenci, okul dışı etkinliklere katılmaktan isteksizdi.)
24. She was reluctant to apologize for her mistake. (Hatası için özür dilemekten isteksizdi.)
25. He was reluctant to try new foods. (Yeni yiyecekler denemekte isteksizdi.)
26. The couple was reluctant to go on a blind date. (Çift, tanışmadan randevuya gitmekte isteksizdi.)
27. The employee was reluctant to work overtime. (Çalışan, fazla mesai yapmakta isteksizdi.)
28. The student was reluctant to study for the exam. (Öğrenci, sınava çalışmakta isteksizdi.)
29. She was reluctant to let anyone else drive her car. (Başkasının arabasını kullanmasına izin vermekten isteksizdi.)
30. He was reluctant to spend money on unnecessary items. (Gereksiz şeylere para harcamakta isteksizdi.)

Not: “Reluctant” kelimesi genellikle “to be” yardımcı fiili ile kullanılır ve ardından “to” ilgeci ile birlikte isteksiz olunan eylem belirtilir.