Recluse İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Recluse Nedir?
Recluse, toplumdan uzak kalmayı tercih eden, yalnız yaşayan veya insanlarla pek ilişki kurmayan kişiyi ifade eden bir kelimedir.
Örnek Cümleler:
- She’s a recluse and hardly ever leaves her house. (O, bir çekingen ve evinden neredeyse hiç çıkmaz.)
- John has become a recluse since he retired. (John, emekli olduktan sonra bir yalnız adam haline geldi.)
- The writer was known to be a recluse and rarely gave interviews. (Yazar, bir çekingen olarak bilinir ve nadiren röportaj verirdi.)
- She lived like a recluse, avoiding social contact. (Sosyal temaslardan kaçınarak bir çekingen gibi yaşadı.)
- The recluse spent most of his time reading and writing. (Çekingen, zamanının çoğunu okuyarak ve yazarak geçirdi.)
- She’s a recluse by nature and prefers her own company. (Doğası gereği bir çekingen ve kendi başına olmayı tercih ediyor.)
- The old man lived the life of a recluse in a small cabin in the woods. (Yaşlı adam, ormanın içindeki küçük bir kulübede bir çekingenin hayatını yaşadı.)
- The recluse rarely had visitors and preferred it that way. (Çekingenin ziyaretçileri nadiren vardı ve o da bu durumu tercih ediyordu.)
- The artist was a recluse and rarely left his studio. (Sanatçı, bir çekingen ve nadiren stüdyosundan çıkar.)
- She’s become something of a recluse since her husband passed away. (Kocası öldükten sonra, bir çekingen haline geldi.)
- The recluse was rumored to have a vast collection of rare books. (Çekingenin, nadir kitapların geniş bir koleksiyonu olduğu söyleniyordu.)
- He’s a bit of a recluse, preferring to spend his evenings alone. (Biraz bir çekingen ve akşamlarını yalnız geçirmeyi tercih ediyor.)
- The famous actor became a recluse after a scandal in his personal life. (Ünlü oyuncu, kişisel hayatındaki bir skandalın ardından bir çekingen haline geldi.)
- The recluse enjoyed the peace and quiet of his secluded home. (Çekingen, kendi kendine yeterli olan evinin sessizliğinden keyif aldı.)
- She’s always been a bit of a recluse, even as a child. (Çocukken bile biraz bir çekingen olmuştu.)
- The recluse had few friends and was content with his solitude. (Çekingenin az sayıda arkadaşı vardı ve yalnızlığından memnundu.)
- The author was known to be a recluse and rarely left his home. (Yazar, bir çekingen olarak bilinir ve evinden nadiren çıkardı.)
- She’s a bit of a recluse, but she
‘s still a kind and caring person. (Biraz bir çekingen, ancak yine de iyi niyetli ve sevecen bir kişi.)
19. The recluse was a mystery to his neighbors, who rarely saw him. (Çekingen, nadiren görünen komşuları için bir gizemdi.)
- Despite being a recluse, he was able to connect with people through his art. (Bir çekingen olmasına rağmen, sanatıyla insanlarla bağlantı kurabildi.)
Hemen Yorum Yaz