Recluse İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Recluse İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Recluse Nedir?

Recluse, toplumdan uzak kalmayı tercih eden, yalnız yaşayan veya insanlarla pek ilişki kurmayan kişiyi ifade eden bir kelimedir.

Örnek Cümleler:

  1. She’s a recluse and hardly ever leaves her house. (O, bir çekingen ve evinden neredeyse hiç çıkmaz.)
  2. John has become a recluse since he retired. (John, emekli olduktan sonra bir yalnız adam haline geldi.)
  3. The writer was known to be a recluse and rarely gave interviews. (Yazar, bir çekingen olarak bilinir ve nadiren röportaj verirdi.)
  4. She lived like a recluse, avoiding social contact. (Sosyal temaslardan kaçınarak bir çekingen gibi yaşadı.)
  5. The recluse spent most of his time reading and writing. (Çekingen, zamanının çoğunu okuyarak ve yazarak geçirdi.)
  6. She’s a recluse by nature and prefers her own company. (Doğası gereği bir çekingen ve kendi başına olmayı tercih ediyor.)
  7. The old man lived the life of a recluse in a small cabin in the woods. (Yaşlı adam, ormanın içindeki küçük bir kulübede bir çekingenin hayatını yaşadı.)
  8. The recluse rarely had visitors and preferred it that way. (Çekingenin ziyaretçileri nadiren vardı ve o da bu durumu tercih ediyordu.)
  9. The artist was a recluse and rarely left his studio. (Sanatçı, bir çekingen ve nadiren stüdyosundan çıkar.)
  10. She’s become something of a recluse since her husband passed away. (Kocası öldükten sonra, bir çekingen haline geldi.)
  11. The recluse was rumored to have a vast collection of rare books. (Çekingenin, nadir kitapların geniş bir koleksiyonu olduğu söyleniyordu.)
  12. He’s a bit of a recluse, preferring to spend his evenings alone. (Biraz bir çekingen ve akşamlarını yalnız geçirmeyi tercih ediyor.)
  13. The famous actor became a recluse after a scandal in his personal life. (Ünlü oyuncu, kişisel hayatındaki bir skandalın ardından bir çekingen haline geldi.)
  14. The recluse enjoyed the peace and quiet of his secluded home. (Çekingen, kendi kendine yeterli olan evinin sessizliğinden keyif aldı.)
  15. She’s always been a bit of a recluse, even as a child. (Çocukken bile biraz bir çekingen olmuştu.)
  16. The recluse had few friends and was content with his solitude. (Çekingenin az sayıda arkadaşı vardı ve yalnızlığından memnundu.)
  17. The author was known to be a recluse and rarely left his home. (Yazar, bir çekingen olarak bilinir ve evinden nadiren çıkardı.)
  18. She’s a bit of a recluse, but she

‘s still a kind and caring person. (Biraz bir çekingen, ancak yine de iyi niyetli ve sevecen bir kişi.)
19. The recluse was a mystery to his neighbors, who rarely saw him. (Çekingen, nadiren görünen komşuları için bir gizemdi.)

  1. Despite being a recluse, he was able to connect with people through his art. (Bir çekingen olmasına rağmen, sanatıyla insanlarla bağlantı kurabildi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.