Ramble İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Ramble İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Ramble

Meaning: to talk or write at length in a confused or inconsequential way

Examples:

1. I don’t understand why he always starts to ramble whenever he gets nervous. (Onun neden her zaman sinirlendiğinde saçma sapan konuşmaya başladığını anlamıyorum.)
2. She started to ramble on about her day at work and I couldn’t get a word in edgewise. (İş günü hakkında saçma sapan konuşmaya başladı ve araya kelime sokamadım.)
3. He tends to ramble when he’s had too much to drink. (Çok içtiğinde saçma sapan konuşma eğiliminde oluyor.)
4. The lecture was so boring that the professor’s rambling didn’t help. (Ders o kadar sıkıcıydı ki profesörün saçma sapan konuşması yardımcı olmadı.)
5. She rambled on for hours about her childhood memories. (Çocukluk anıları hakkında saatlerce saçma sapan konuştu.)
6. I wish he would stop rambling and get to the point. (Uzun uzun konuşmayı bırakıp konuya girse keşke.)
7. He had a tendency to ramble on when he was nervous. (Sinirli olduğunda saçma sapan konuşma eğilimindeydi.)
8. She rambled for so long that I lost track of what she was talking about. (O kadar uzun saçma sapan konuştu ki ne hakkında konuştuğunu unuttum.)
9. The teacher’s rambling didn’t make the lesson any clearer. (Öğretmenin saçma sapan konuşması dersi daha anlaşılır hale getirmedi.)
10. He rambled on about his favorite sports team, even though no one was really interested. (Kimse gerçekten ilgilenmese bile en sevdiği spor takımı hakkında saçma sapan konuştu.)
11. She tends to ramble when she’s nervous. (Sinirli olduğunda saçma sapan konuşma eğiliminde.)
12. He went on a rambling speech that lasted for over an hour. (Bir saatten uzun süren saçma sapan bir konuşma yaptı.)
13. I didn’t understand what he was trying to say because he kept rambling. (Sürekli saçma sapan konuştuğu için ne demek istediğini anlamadım.)
14. The politician’s rambling speech failed to impress the audience. (Politikacının saçma sapan konuşması seyirciyi etkilemedi.)
15. She rambled on about her love life, much to the annoyance of her friends. (Arkadaşlarını rahatsız ettiği için aşk hayatı hakkında saçma sapan konuştu.)
16. He started to ramble when he realized he had forgotten his notes. (Notlarını unuttuğunu fark edince saçma sapan konuşmaya başladı.)
17. The book was poorly written and often rambled on without purpose. (Kitap kötü yazılmıştı ve sıklıkla amaç

sız saçma sapan konuşmalar yapıyordu.)
18. She rambled on and on about the movie, even though no one else had seen it. (Hiç kimse izlememiş olsa bile filmin hakkında saçma sapan konuştu.)

19. He had a tendency to ramble when he was tired. (Yorgun olduğunda saçma sapan konuşma eğilimindeydi.)
20. The speaker’s rambling didn’t do justice to the importance of the topic. (Konuşmacının saçma sapan konuşması konunun önemine uygun değildi.)