Raggedly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Raggedly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Raggedly

Raggedly, Türkçe’de “pejmürde bir şekilde, yırtık pırtık, dağınık bir şekilde” gibi anlamlara gelir. Aşağıda, “raggedly” kelimesinin İngilizce örnek cümlelerini ve Türkçe çevirilerini bulabilirsiniz.

  1. The old man walked raggedly down the street. (Yaşlı adam yırtık pırtık bir şekilde sokağa yürüdü.)
  2. The abandoned house stood raggedly on the hill. (Terkedilmiş ev tepeye yırtık pırtık bir şekilde dikildi.)
  3. The curtains hung raggedly from the window. (Perdeler pencereden yırtık pırtık bir şekilde sarktı.)
  4. His shirt hung raggedly from his thin frame. (Gömleği ince yapısından dolayı yırtık pırtık bir şekilde asıldı.)
  5. The leaves on the tree rustled raggedly in the wind. (Ağaçtaki yapraklar rüzgarda yırtık pırtık bir şekilde hışırdadı.)
  6. She tore the paper raggedly in half. (Kağıdı yırtık pırtık bir şekilde ikiye böldü.)
  7. The dog’s fur was raggedly matted. (Köpeğin tüyleri yırtık pırtık düğümlenmişti.)
  8. The fabric of her dress hung raggedly from her body. (Elbisesinin kumaşı vücudundan yırtık pırtık bir şekilde asıldı.)
  9. The weeds grew raggedly along the path. (Yabani otlar yol boyunca yırtık pırtık bir şekilde büyüdü.)
  10. His hair was raggedly cut and unkempt. (Saçı yırtık pırtık kesilmiş ve bakımsızdı.)
  11. The old book had raggedly torn pages. (Eski kitabın yırtık pırtık sayfaları vardı.)
  12. The building was raggedly constructed and unstable. (Bina yırtık pırtık yapılmış ve dengesizdi.)
  13. The rock formations jutted raggedly from the ground. (Kaya oluşumları yırtık pırtık yerden çıkıyordu.)
  14. Her nails were raggedly bitten and uneven. (Tırnakları yırtık pırtık ısırılmış ve eşit değildi.)
  15. The fence posts stood raggedly in the ground. (Çit direkleri yırtık pırtık yerde dikiliyordu.)
  16. The edges of the paper were raggedly frayed. (Kağıdın kenarları yırtık pırtık uçları açılmıştı.)
  17. The boat sailed raggedly through the choppy waters. (Tekne çalkantılı suların içinden yırtık pırtık yol aldı.)
  18. The old rug was raggedly worn and threadbare. (
  1. The old rug was raggedly worn and threadbare. (Eski halı yırtık pırtık giyilmiş ve iplikleri dökülmüştü.)
  2. The painting hung raggedly on the crooked nail. (Tablo çarpık çivilenmiş yırtık pırtık asılı duruyordu.)
  3. The trees were raggedly spaced out along the road. (Ağaçlar yol boyunca yırtık pırtık aralıklarla sıralanmıştı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.