Pure İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pure İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pure İle İlgili Cümleler

Anlamı: saf, katkısız, arı

Örnek Cümleler:

1. I prefer pure water instead of bottled water. (Ben şişe suyu yerine saf su tercih ederim.)
2. She has pure intentions and always tries to do good. (O saf niyetlere sahip ve her zaman iyi yapmaya çalışır.)
3. The baby’s laughter was pure and contagious. (Bebeğin gülüşü saf ve bulaşıcıydı.)
4. The ingredients of this dish are pure and organic. (Bu yemeğin malzemeleri saf ve organiktir.)
5. He spoke with pure emotion and sincerity. (O, saf duygu ve samimiyetle konuştu.)
6. The painting was a pure expression of the artist’s talent. (Tablo, sanatçının yeteneğinin saf bir ifadesiydi.)
7. The choir’s voices blended together perfectly, creating a pure sound. (Koronun sesleri mükemmel şekilde harmanlandı ve saf bir ses oluşturdu.)
8. The air in the mountains is pure and refreshing. (Dağlardaki hava saf ve ferahlatıcıdır.)
9. The diamonds were of pure quality and shone brightly. (Elmaslar saf kalitedeydi ve parlaktı.)
10. He wore a pure white shirt to his wedding. (Düğününde saf beyaz bir gömlek giydi.)
11. She is a pure soul who always sees the good in people. (O, her zaman insanlarda iyiyi gören saf bir ruhtur.)
12. The snow on the mountain was pure and untouched. (Dağdaki kar saf ve dokunulmamıştı.)
13. The company’s values are based on pure honesty and integrity. (Şirketin değerleri saf dürüstlük ve bütünlüğe dayanır.)
14. The recipe called for pure vanilla extract. (Tarif saf vanilya özütü gerektiriyordu.)
15. The music he composed was a pure masterpiece. (Bestelediği müzik saf bir şaheserdi.)
16. The sunset over the ocean was a pure work of art. (Okyanusun üzerindeki gün batımı saf bir sanat eseriydi.)
17. The cat’s eyes were a pure green color. (Kedinin gözleri saf yeşil renkteydi.)
18. The silk fabric was of pure quality and felt smooth to the touch. (İpek kumaş saf kalitedeydi ve dokunulduğunda pürüzsüzdü.)
19. She enjoyed the pure pleasure of reading a good book. (İyi bir kitap okumanın saf zevkini yaşadı.)
20. The water from the natural spring was pure and refreshing. (Doğal kaynaktan gelen su saf ve ferahlatıcıydı.)

21. The company is committed to using only pure and natural ingredients in their products. (Şirket, ürünlerinde sadece saf ve doğal malzemeler kullanmaya kararlıdır.)
22. The painting was so pure and simple, yet it conveyed a powerful message. (Tablo o kadar saf ve sadeydi ki, ancak güçlü bir mesaj iletiliyordu.)
23. The athlete’s dedication to the sport was pure and unwavering. (Atletin spor için gösterdiği özveri saf ve kararlıydı.)
24. The love between the couple was pure and genuine. (Çift arasındaki aşk saf ve gerçekti.)
25. The food tasted pure and natural, without any artificial flavorings. (Yemek, herhangi bir yapay tatlandırıcı olmadan saf ve doğal tatlıydı.)
26. The company’s reputation is based on their commitment to producing pure and high-quality products. (Şirketin ürünlerini saf ve yüksek kaliteli üretmeye olan bağlılığı, itibarına dayanır.)
27. The beach was surrounded by pure white sand and crystal-clear water. (Plaj, saf beyaz kum ve kristal berraklığındaki suyla çevriliydi.)
28. The pure joy of seeing her child’s first steps was indescribable. (Çocuğunun ilk adımlarını görmekten gelen saf mutluluk tarif edilemezdi.)
29. The artist’s work was a pure expression of his emotions and experiences. (Sanatçının eseri, duygularının ve deneyimlerinin saf bir ifadesiydi.)
30. The medicine was made from pure and natural ingredients, without any harmful additives. (İlaç, zararlı katkı maddeleri olmadan saf ve doğal malzemelerden yapılmıştı.)