Prurient İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Prurient İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Prurient nedir?

Prurient, cinsel arzulara ve isteklere aşırı derecede düşkün olan veya bu şekilde davranan kişiyi tanımlayan bir sıfattır.

Örnek cümleler:

  1. She had a prurient interest in watching erotic movies. (O, erotik filmler izlemeye aşırı derecede düşkün bir prurientti.)
  2. The book was banned because of its prurient content. (Kitap, içerdiği aşırı cinsellik dolayısıyla prurient içeriği nedeniyle yasaklandı.)
  3. His prurient behavior towards his female colleagues got him fired. (Kadın meslektaşlarına karşı gösterdiği aşırı cinsel davranışlar nedeniyle işten kovuldu.)
  4. She accused him of having prurient thoughts about her. (O, kendisi hakkında aşırı cinsel düşünceler beslediği suçlamasında bulundu.)
  5. The prurient jokes made by the comedian offended many people. (Komedyenin yaptığı aşırı cinsel şakalar birçok kişiyi rahatsız etti.)
  6. He had a prurient obsession with his neighbor’s daughter. (Komşusunun kızına karşı aşırı cinsel takıntıları vardı.)
  7. The movie was criticized for its prurient portrayal of women. (Film, kadınları aşırı cinselleştirme nedeniyle eleştirildi.)
  8. She felt uncomfortable around him because of his prurient behavior. (Onun aşırı cinsel davranışları nedeniyle kendisi rahatsız hissetti.)
  9. The magazine was known for its prurient articles. (Dergi, aşırı cinsellik içeren makaleleriyle tanınıyordu.)
  10. He was arrested for prurient exposure in public. (Kamusal alanda aşırı cinsel davranışta bulunduğu için tutuklandı.)
  11. The book was considered prurient for its explicit sex scenes. (Açık seçik seks sahneleri nedeniyle kitap aşırı cinsellik içeren olarak kabul edildi.)
  12. The prurient content of the website was not suitable for children. (Websitesinin aşırı cinsel içeriği çocuklar için uygun değildi.)
  13. The actress was criticized for her prurient performance. (Oyuncu, aşırı cinsel performansı nedeniyle eleştirildi.)
  14. The prurient messages he sent to her made her feel uncomfortable. (Onun kendisine gönderdiği aşırı cinsel mesajlar kendisini rahatsız hissettirdi.)
  15. The book was accused of promoting prurient behavior. (Kitap, aşırı cinsel davranışları teşvik etmekle suçlandı.)
  16. The prurient scenes in the movie were cut out for its television broadcast. (Televizyon yayını için filmdeki aşırı cinsel sahn

ler çıkarıldı.)
17. He was fired from his job for engaging in prurient activities on company property. (Şirket mülkünde aşırı cinsel faaliyetlere katıldığı için işten çıkarıldı.)

  1. The magazine was criticized for its prurient cover featuring a barely dressed model. (Neredeyse hiç giyinmemiş bir modeli gösteren aşırı cinsellik içeren kapağı nedeniyle dergi eleştirildi.)
  2. She accused him of having a prurient motive for inviting her to his hotel room. (O, kendisini otel odasına davet etmek için aşırı cinsel amaçlar taşıdığı suçlamasında bulundu.)
  3. The prurient comments he made about her body made her feel objectified. (Onun bedeni hakkındaki aşırı cinsel yorumları kendisini nesneleştirilmiş hissettirdi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.