Prowess İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Prowess İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Prowess Nedir?

Prowess kelimesi, başarılı bir şekilde gerçekleştirilen bir iş veya etkinlikteki beceri, güç veya kabiliyeti ifade eder.

  1. Despite his young age, John showed great prowess in the field of mathematics. (Matematik alanında büyük bir yetenek sergileyen John’a rağmen genç yaşına rağmen.)
  2. The team’s prowess on the football field was unmatched. (Futbol sahasında takımın yeteneği eşsizdi.)
  3. Her prowess in negotiation allowed her to close the deal successfully. (Pazarlıkta sergilediği yetenek sayesinde anlaşmayı başarıyla sonuçlandırdı.)
  4. The company’s financial prowess is reflected in its quarterly reports. (Şirketin finansal gücü, üç aylık raporlarına yansımaktadır.)
  5. The military’s prowess was on full display during the parade. (Askeri güç, geçitte tam olarak sergilendi.)
  6. The artist’s creative prowess was evident in every stroke of the brush. (Sanatçının yaratıcı kabiliyeti, her fırça darbesinde açıkça görülebilir.)
  7. The athlete’s physical prowess was impressive, but his mental strength was even more admirable. (Sporcu’nun fiziksel yeteneği etkileyiciydi, ancak zihinsel gücü daha da hayranlık uyandırdı.)
  8. The singer’s vocal prowess was praised by both fans and critics. (Şarkıcının vokal yeteneği, hem hayranları hem de eleştirmenleri tarafından övüldü.)
  9. The company’s marketing prowess was evident in their successful advertising campaigns. (Şirketin pazarlama kabiliyeti, başarılı reklam kampanyalarında açıkça görülebilir.)
  10. The young actress showed her acting prowess in her debut performance. (Genç aktris, ilk performansında oyunculuk yeteneğini gösterdi.)
  11. The scientist’s research prowess led to groundbreaking discoveries. (Bilim adamının araştırma kabiliyeti, çığır açan keşiflere yol açtı.)
  12. The writer’s literary prowess was recognized with numerous awards. (Yazarın edebi yeteneği, birçok ödülle tanındı.)
  13. The team’s strategic prowess allowed them to come out on top in the competition. (Takımın stratejik yeteneği, yarışmada birinci olmalarına izin verdi.)
  14. The chef’s culinary prowess was evident in the delicious meal he prepared. (Şef’in mutfak kabiliyeti, hazırladığı lezzetli yemekte açıkça görülebilir.)
  15. The engineer’s technical prowess was instrumental in the success of the project. (Mühendisin teknik kabiliyeti, proje başarısında önemli bir rol oynadı.)
  16. The musician’s instrumental prowess was showcased in his latest album. (Müzisyenin enstrümantal yeteneği, en son albümünde sergilendi.)
  17. The company’s logistical prowess allowed them to efficiently transport their products. (Şirketin lojistik kab

iliyeti, ürünlerini verimli bir şekilde taşımalarına olanak sağladı.)
18. The athlete’s speed and agility showcased his physical prowess. (Sporcunun hızı ve çevikliği, fiziksel yeteneğini sergiledi.)

  1. The organization’s fundraising prowess helped them reach their donation goals. (Organizasyonun bağış toplama yeteneği, bağış hedeflerine ulaşmalarına yardımcı oldu.)
  2. The company’s technological prowess allowed them to stay ahead of their competitors. (Şirketin teknolojik yeteneği, rakiplerinin önünde kalmalarını sağladı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.