Protract İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Protract İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Protract Nedir?

Protract, zaman, süre, işlem veya bir eylemin uzunluğunu arttırmak veya uzatmak anlamına gelen bir fiildir.

Örnek Cümleler:

1. I need to protract my workout routine to see better results. (Daha iyi sonuçlar görmek için antrenman rutinimi uzatmam gerekiyor.)
2. We can’t protract this meeting any longer, we need to make a decision. (Bu toplantıyı daha fazla uzatamayız, bir karar vermemiz gerekiyor.)
3. The construction project was protracted due to unexpected delays. (Beklenmedik gecikmeler nedeniyle inşaat projesi uzatıldı.)
4. I’m sorry, but we’ll have to protract the deadline for this project. (Üzgünüm, ancak bu proje için süreyi uzatmak zorunda kalacağız.)
5. The negotiations were protracted, but we finally reached a compromise. (Müzakereler uzun sürdü, ancak sonunda bir uzlaşma sağladık.)
6. The teacher decided to protract the exam by an extra 30 minutes. (Öğretmen sınavı ekstra 30 dakika uzatmaya karar verdi.)
7. We had to protract our vacation by a week because of bad weather. (Kötü hava koşulları nedeniyle tatilimizi bir hafta uzatmak zorunda kaldık.)
8. The company had to protract the hiring process due to budget constraints. (Bütçe kısıtlamaları nedeniyle şirket işe alım sürecini uzatmak zorunda kaldı.)
9. The coach decided to protract the game by adding extra time. (Koç, ekstra süre ekleyerek oyunu uzatmaya karar verdi.)
10. We protracted the conversation to discuss some important details. (Bazı önemli detayları tartışmak için konuşmayı uzattık.)
11. The film’s director decided to protract the final scene to create more suspense. (Filmin yönetmeni daha fazla gerilim yaratmak için son sahneyi uzatmaya karar verdi.)
12. The company protracted the project timeline to accommodate changes in the scope of work. (Şirket iş kapsamındaki değişikliklere uyum sağlamak için proje sürecini uzattı.)
13. The court protracted the trial due to the complexity of the case. (Dava, vakaların karmaşıklığı nedeniyle uzatıldı.)
14. The team protracted

the game by calling multiple time-outs. (Takım, birkaç mola çağırarak oyunu uzattı.)
15. We had to protract our stay at the hotel because our flight got cancelled. (Uçuşumuz iptal edildiği için otelde kalış süremizi uzatmak zorunda kaldık.)

16. The author protracted the story to make it more interesting. (Yazar hikayeyi daha ilginç hale getirmek için uzattı.)
17. The company protracted the payment process, causing frustration among suppliers. (Şirket ödeme sürecini uzattı, bu da tedarikçiler arasında frustrasyona neden oldu.)
18. The negotiations were protracted due to differences in opinion among the parties involved. (Müzakereler, ilgili taraflar arasındaki fikir ayrılıkları nedeniyle uzatıldı.)
19. The coach decided to protract the training session to focus on specific skills. (Koç, belirli becerilere odaklanmak için antrenmanı uzatmaya karar verdi.)
20. The project was protracted, but the end result was worth the extra time and effort. (Proje uzun sürdü, ancak ekstra zaman ve çaba sonucunda sonuç değerliydi.)