Prodigal İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Prodigal Nedir?
Prodigal, genellikle aileye ya da topluma zarar veren, savurgan, israfçı, aşırı harcama yapan, kontrolsüz davranan anlamına gelir.
Örnek Cümleler:
-
The prodigal son spent all his inheritance on parties and gambling. (Savurgan oğlan, mirasını partiler ve kumar oynamak için harcadı.)
-
She is considered to be a prodigal wife because she spends all her husband’s money on luxury items. (Lüks eşyalar için kocasının tüm parasını harcadığı için savurgan bir eş olarak kabul ediliyor.)
-
The company went bankrupt because of the prodigal spending habits of its CEO. (Şirketin CEO’sunun savurgan harcama alışkanlıkları nedeniyle iflas etti.)
-
He was a prodigal drinker, and his excessive alcohol consumption caused him to lose his job. (O, savurgan bir içiciydi ve aşırı alkol tüketimi onun işini kaybetmesine neden oldu.)
-
The prodigal use of resources is harmful to the environment. (Kaynakların savurgan kullanımı çevreye zararlıdır.)
-
She regretted her prodigal behavior after she realized how much debt she had accumulated. (Borçlarını ne kadar biriktirdiğini fark ettikten sonra, savurgan davranışlarından pişman oldu.)
-
The prodigal spending habits of the government are causing inflation to rise. (Hükümetin savurgan harcama alışkanlıkları enflasyonun yükselmesine neden oluyor.)
-
The prodigal use of time is just as harmful as the prodigal use of money. (Zamanın savurgan kullanımı, paranın savurgan kullanımı kadar zararlıdır.)
-
He was a prodigal lover, always giving extravagant gifts to impress his girlfriends. (O, savurgan bir sevgiliydi, her zaman kız arkadaşlarını etkilemek için lüks hediyeler veriyordu.)
-
The prodigal lifestyle of the celebrities is often criticized for being wasteful and indulgent. (Ünlülerin savurgan yaşam tarzı genellikle israf edici ve şımarık olarak eleştirilir.)
-
The prodigal use of electricity is one of the main reasons for high energy bills. (Elektriğin savurgan kullanımı, yüksek enerji faturalarının başlıca nedenlerinden biridir.)
-
He had a prodigal talent for music and could play several instruments flawlessly. (Müzik konusunda savurgan bir yeteneği vardı ve birkaç enstrümanı kusursuz bir şekilde çalabilirdi.)
-
The prodigal use of pesticides has led to a decline in bee populations. (Pestisitlerin savurgan kullanımı, arı popülasyonlarının azalmasına neden oldu.)
-
The prodigal spending
habits of the politicians are often criticized by the public. (Politikacıların savurgan harcama alışkanlıkları sıklıkla halk tarafından eleştirilir.)
-
The prodigal use of water is becoming a major issue in many parts of the world. (Suyun savurgan kullanımı, dünyanın birçok yerinde ciddi bir sorun haline geliyor.)
-
The prodigal son returned home after realizing the error of his ways. (Savurgan oğlan, yollarını değiştirmesi gerektiğini anladıktan sonra eve döndü.)
-
Her prodigal lifestyle eventually caught up with her, and she was left with nothing. (Savurgan yaşam tarzı sonunda onu yakaladı ve hiçbir şeyi kalmadı.)
-
The prodigal use of fossil fuels is causing irreparable damage to the planet. (Fosil yakıtların savurgan kullanımı, dünyaya geri dönüşü olmayan zararlar veriyor.)
-
The prodigal use of credit cards has left many people in debt. (Kredi kartlarının savurgan kullanımı, birçok insanı borçlu bıraktı.)
-
The prodigal daughter ignored her parents’ advice and ended up making a series of bad decisions. (Savurgan kız, ebeveynlerinin tavsiyelerini görmezden geldi ve kötü kararlar alarak sonuçlandı.)
Hemen Yorum Yaz