Prince İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Prince İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Prince

Prince, Türkçe anlamı prens olan bir kelime olarak kullanılır. Genellikle bir kraliyet ailesindeki erkek çocuğunu veya prens gibi üst düzey bir yöneticiyi ifade etmek için kullanılır.

  1. The prince of the kingdom is next in line for the throne. (Krallığın prensi tahtın en sonraki sahibi olacak.)
  2. She always dreamed of marrying a prince and living in a castle. (O, her zaman bir prensle evlenip bir kalede yaşamayı hayal etti.)
  3. The prince was very charming and had a way with words. (Prens çok çekiciydi ve sözleriyle etkileyiciydi.)
  4. The prince’s coronation was a grand event, attended by dignitaries from all over the world. (Prens’in taç giyme töreni, dünyanın dört bir yanından önemli kişilerin katıldığı büyük bir etkinlikti.)
  5. The prince was known for his generosity and his love for his people. (Prens, cömertliği ve halkına olan sevgisiyle tanınıyordu.)
  6. The prince’s castle was perched on a hill overlooking the sea. (Prens’in kalesi, denize bakan bir tepe üzerindeydi.)
  7. The prince’s army was defeated in battle, and he was forced to flee the country. (Prens’in ordusu savaşta yenildi ve ülkeden kaçmak zorunda kaldı.)
  8. The prince was an avid hunter and spent most of his free time in the woods. (Prens, tutkulu bir avcıydı ve boş zamanlarının çoğunu ormanda geçirirdi.)
  9. The prince’s portrait hung in the gallery of the royal palace. (Prens’in portresi kraliyet sarayının galerisinde asılıydı.)
  10. The prince was a patron of the arts and supported many artists and musicians. (Prens, sanata destek olan ve birçok sanatçı ve müzisyene destek veren bir koruyucuydu.)
  11. The prince’s speech was greeted with thunderous applause from the crowd. (Prens’in konuşması kalabalık tarafından gürültülü bir şekilde alkışlandı.)
  12. The prince’s daughter was kidnapped by a rival kingdom and held for ransom. (Prens’in kızı bir rakip krallık tarafından kaçırıldı ve fidye karşılığı tutuldu.)
  13. The prince’s advisors urged him to make peace with the neighboring kingdom. (Prens’in danışmanları, komşu krallıkla barış yapmasını önerdi.)
  14. The prince’s coronation robes were made of the finest silk and adorned with precious jewels. (Prens’in taç giyme töreni kıyafetleri en kaliteli ipekten yapılmış ve değerli mücevherlerle süslenmişti.)
  15. The prince’s favorite hobby was playing chess, and he often challenged his advisors to a game. (Prens’in en sevdiği hobi satranç oynamaktı ve sık sık danışmanlarını bir oyuna meydan okurdu.)
  16. The prince’s mother was a queen known

for her beauty and grace. (Prens’in annesi güzelliği ve zarafetiyle tanınan bir kraliçeydi.)
17. The prince’s younger brother was jealous of his position and often plotted against him. (Prens’in küçük kardeşi konumu nedeniyle kıskançlık duyuyordu ve sık sık ona karşı komplolar kuruyordu.)

  1. The prince’s wedding was a lavish affair, with guests from all over the world attending. (Prens’in düğünü, dünyanın dört bir yanından gelen konukların katıldığı gösterişli bir etkinlikti.)
  2. The prince’s horse was the fastest in the kingdom and won many races. (Prens’in atı, krallıkta en hızlı olanıydı ve birçok yarışı kazandı.)
  3. The prince’s advisor warned him of a potential assassination plot and urged him to increase security measures. (Prens’in danışmanı ona potansiyel bir suikast planından bahsederek güvenlik önlemlerini arttırması konusunda uyardı.)

Prince

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.