Preternaturally İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Preternaturally İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Preternaturally kelimesi nedir?

Preternaturally kelimesi, doğal olmayan ya da normal sınırların ötesinde bir şekilde olağanüstü yeteneklere sahip olan anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

  1. She had preternaturally sharp senses, and could hear a pin drop from across the room. (Olağanüstü keskin duyuları vardı ve odanın karşısından bile bir iğne düşüşünü duyabilirdi.)

  2. The magician’s preternatural ability to levitate objects amazed the audience. (Sihirbazın nesneleri havada tutabilme yeteneği seyircileri hayrete düşürdü.)

  3. He had a preternatural talent for music, and could play the piano like a professional despite never having a lesson. (Müzikte olağanüstü yeteneği vardı ve hiç ders almadığı halde piyano çalmayı bir profesyonel gibi yapabilirdi.)

  4. The preternatural darkness of the cave made it difficult to see anything at all. (Mağaranın olağanüstü karanlığı hiçbir şeyi görmeyi zorlaştırdı.)

  5. The preternatural calm of the surgeon during the complicated operation put the patient at ease. (Komplike ameliyat sırasında cerrahın olağanüstü sakinliği hasta için rahatlatıcıydı.)

  6. The preternatural silence of the deserted town made him feel uneasy. (Terk edilmiş kasabanın olağanüstü sessizliği onu rahatsız etti.)

  7. The preternatural beauty of the sunset took his breath away. (Güneş batışının olağanüstü güzelliği nefesini kesti.)

  8. The preternatural strength of the athlete allowed him to lift twice his body weight. (Sporcu olanın olağanüstü gücü, kendi vücut ağırlığının iki katını kaldırmasına olanak sağladı.)

  9. She possessed a preternatural ability to read people’s thoughts, which made her very successful as a psychic. (İnsanların düşüncelerini okuma konusunda olağanüstü bir yeteneği vardı, bu da onu bir psişik olarak çok başarılı kıldı.)

  10. The preternatural speed of the cheetah made it the fastest land animal on earth. (Jaguarın olağanüstü hızı onu dünyanın en hızlı karasal hayvanı yaptı.)

  11. The preternatural endurance of the marathon runner allowed him to finish the race despite the blistering heat. (Maraton koşucusunun olağanüstü dayanıklılığı, fırıl fırıl esen sıcaklığa rağmen yarışı bitirmesine izin verdi.)

  12. The preternatural intelligence of the child was remarkable, as he was able to solve complex math problems at a young age. (Çocuğun olağanüstü zekası dikkate değer

  1. The preternatural accuracy of the archer’s shots was unparalleled, hitting the bullseye every time. (Okçunun olağanüstü isabetliği eşsizdi, her zaman hedef tahtasının ortasına isabet ettirdi.)

  2. The preternatural memory of the professor was astonishing, remembering every detail of his lectures even years later. (Profesörün olağanüstü hafızası şaşırtıcıydı, derslerinin her detayını yıllar sonra bile hatırlıyordu.)

  3. The preternatural agility of the acrobat allowed her to perform daring stunts high above the ground. (Hava akrobatının olağanüstü çevikliği, yüksekten yükseğe riskli hareketler yapmasına olanak sağladı.)

  4. The preternatural intuition of the detective allowed him to solve cases that others couldn’t. (Dedektifin olağanüstü sezgisi, başkalarının çözemediği vakaları çözmesine olanak sağladı.)

  5. The preternatural calmness of the pilot during turbulence helped ease the passengers’ fears. (Türbülans sırasındaki pilotun olağanüstü sakinliği yolcuların korkularını hafifletmeye yardımcı oldu.)

  6. The preternatural size of the giant sequoia trees was awe-inspiring, towering over everything else in the forest. (Dev sekoya ağaçlarının olağanüstü boyutu hayranlık uyandırıcıydı, ormandaki her şeyin üzerinde yükseliyordu.)

  7. The preternatural precision of the watchmaker’s craftsmanship was evident in the intricate designs of his timepieces. (Saat ustasının olağanüstü hassasiyeti, saatlerinin karmaşık tasarımlarında açıkça görülüyordu.)

  8. The preternatural charm of the charismatic speaker captured the audience’s attention from the moment he began to speak. (Karizmatik konuşmacının olağanüstü çekiciliği, konuşmaya başladığı anda izleyicilerin ilgisini çekti.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.