Preserve İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Preserve İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Preserve İle İlgili Cümleler

Türkçe Anlamı: Korumak, muhafaza etmek, saklamak.

1. I want to preserve this old book for future generations. (Bu eski kitabı gelecek nesiller için korumak istiyorum.)
2. It is important to preserve our natural resources. (Doğal kaynaklarımızı korumak önemlidir.)
3. We need to preserve the historical sites in our country. (Ülkemizdeki tarihi yerleri korumamız gerekiyor.)
4. The museum is working hard to preserve these artifacts. (Müze bu eserleri korumak için büyük çaba harcıyor.)
5. The chef used salt to preserve the meat. (Aşçı eti korumak için tuz kullandı.)
6. We need to preserve the memories of our loved ones. (Sevdiklerimizin anılarını muhafaza etmemiz gerekiyor.)
7. The conservationist’s mission is to preserve endangered species. (Koruma uzmanının misyonu tehlikede olan türleri korumaktır.)
8. The ancient ruins were preserved for centuries. (Antik kalıntılar yüzyıllar boyunca korunmuştur.)
9. The doctor advised her to preserve her health by eating well and exercising. (Doktor ona sağlığını koruması için iyi beslenip egzersiz yapmasını tavsiye etti.)
10. The technology is used to preserve food. (Teknoloji gıdaların muhafaza edilmesi için kullanılır.)
11. We need to preserve the environment for future generations. (Gelecek nesiller için çevreyi korumamız gerekiyor.)
12. He wants to preserve his privacy. (Gizliliğini korumak istiyor.)
13. The castle was preserved as a historical monument. (Kale tarihi bir anıt olarak korundu.)
14. We should try to preserve the traditions of our culture. (Kültürümüzün geleneklerini korumaya çalışmalıyız.)
15. She preserved her mother’s wedding dress as a keepsake. (Annesinin gelinliklerini bir hatıra olarak sakladı.)
16. The old buildings were preserved to maintain the city’s historical character. (Eski binalar şehrin tarihi karakterini korumak için muhafaza edildi.)
17. The wine was preserved in oak barrels. (Şarap meşe fıçılarda saklandı.)
18. The soldiers were instructed to preserve the peace at all costs. (Askerlere barışı tüm maliyetlere rağmen korumaları talimatı verildi.)
19. She tried to preserve her calm despite the chaos around her. (Çevresindeki kaosa rağmen sakinliğini korumaya çalıştı.)
20. The organization was formed to preserve the rights of workers. (Örgüt işçi haklarını korumak için kuruldu.)

21. The artist used a special varnish to preserve the painting. (Sanatçı tabloyu korumak için özel bir vernik kullandı.)
22. The national park was established to preserve the wildlife. (Milli park yaban hayatını korumak için kuruldu.)
23. She made an effort to preserve the original recipe. (Orijinal tarifi korumak için çaba sarf etti.)
24. The company has a policy to preserve customer privacy. (Şirket müşteri gizliliğini korumak için bir politikaya sahip.)
25. They decided to preserve the old theater instead of tearing it down. (Onu yıkmanın yerine, eski tiyatroyu korumaya karar verdiler.)
26. The historian’s job is to preserve and document historical events. (Tarihçinin görevi tarihi olayları korumak ve belgelemektir.)
27. The medicine helped preserve the patient’s eyesight. (İlaç hastanın göz sağlığını korumaya yardımcı oldu.)
28. The artist used special gloves to preserve the fragile artwork. (Sanatçı hassas eseri korumak için özel eldivenler kullandı.)
29. The organization works to preserve traditional crafts. (Örgüt geleneksel zanaatleri korumak için çalışır.)
30. The old photographs were carefully preserved in an album. (Eski fotoğraflar özenle bir albümde saklandı.)