Prescient İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Prescient İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Prescient Nedir?

Prescient kelimesi, geleceği öngören, önceden hisseden, sezgi gücü yüksek olan anlamlarına gelir.

Örnek Cümleler:

1. I had a prescient feeling that something bad was going to happen. (Bir şeylerin kötü olacağına dair önceden sezdim.)
2. She has always had a prescient ability to predict the outcomes of important events. (Önemli olayların sonuçlarını tahmin etme konusunda her zaman sezi gücü yüksek olmuştur.)
3. The prescient leader implemented policies that prevented a major crisis. (Öngörülü lider, büyük bir krizi önleyen politikaları uyguladı.)
4. The author’s prescient vision of the future is eerily accurate. (Yazarın geleceğe dair önceden sezdiği vizyonu ürkütücü bir şekilde doğru.)
5. His prescient advice saved me from making a huge mistake. (Önceden hissettiği tavsiyesi, büyük bir hatadan kurtarmıştı.)
6. The company’s prescient decision to invest in technology paid off in the long run. (Şirketin teknolojiye yatırım yapma öngörülü kararı, uzun vadede kendisini ödüllendirdi.)
7. The prescient scientist predicted the existence of a new species before it was discovered. (Sezgi gücü yüksek bilim adamı, keşfedilmeden önce yeni bir türün varlığını öngördü.)
8. His prescient analysis of the market helped him make profitable investments. (Piyasayı öngörülü bir şekilde analiz etmesi, ona karlı yatırımlar yapma imkanı verdi.)
9. The prescient weather forecast warned people of an upcoming storm. (Gelecek için öngörülü hava tahmini, insanları bir yaklaşan fırtınaya karşı uyardı.)
10. The CEO’s prescient vision for the company’s future guided its success. (CEO’nun şirketin geleceği için önceden hissettiği vizyonu, başarısını yönlendirdi.)
11. The prescient politician was able to anticipate and address potential problems before they occurred. (Sezgi gücü yüksek politikacı, potansiyel sorunları önceden tahmin ederek ele alabiliyordu.)
12. The artist’s prescient work foreshadowed the artistic movements of the future. (Sanatçının öngörülü çalışması, gelecekteki sanatsal hareketleri işaret ediyordu.)
13. Her prescient warning prevented a disastrous outcome. (Önceden hissettiği uyarısı, felaketle sonuçlanacak bir olayı önledi.)
14. The prescient professor’s research was years ahead of its time. (Öngörülü profesörün araştırması, zamanının yıllar ötesindeydi.)
15. The prescient investor sold his stocks just before the market crashed. (Önceden hissettiği yatırımcı, piyasa çökmeden

hisse senetlerini sattı.)
16. The prescient journalist’s investigative reporting uncovered a major scandal. (Sezgi gücü yüksek gazetecinin araştırmacı haberciliği büyük bir skandalı ortaya çıkardı.)

  1. The prescient coach made adjustments to the game plan that led the team to victory. (Önceden hissettiği antrenör, takımı galibiyete götüren oyun planında değişiklikler yaptı.)
  2. The prescient startup recognized a gap in the market and created a successful product to fill it. (Öngörülü girişim, piyasada bir boşluk fark etti ve onu dolduracak başarılı bir ürün yarattı.)
  3. The prescient medical researcher’s findings led to a breakthrough in the treatment of a disease. (Önceden hissettiği tıbbi araştırmacının bulguları, bir hastalığın tedavisinde bir çığır açtı.)
  4. The prescient poet’s words continue to be relevant and powerful centuries later. (Öngörülü şairin sözleri, yüzyıllar sonra bile hala geçerli ve etkili.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.