Pompous İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Pompous Nedir?
Pompous kelimesi, kendini büyük gösteren, kibirli ve kendini beğenmiş anlamlarında kullanılan bir sıfattır.
Örnek Cümleler:
- His pompous behavior made everyone around him uncomfortable. (Kendini beğenmiş davranışları etrafındakileri rahatsız etti.)
- Her pompous statement he made just made me roll my eyes. (Yaptığı her kendini büyük gösteren açıklama gözlerimi devirmeme neden oldu.)
- The pompous king expected everyone to bow down to him. (Kendini beğenmiş kral, herkesin ona eğilmesini bekledi.)
- She had a pompous attitude that turned people off. (İnsanların hoşuna gitmeyen kendini beğenmiş bir tavırla karşı karşıya kaldık.)
- The pompous professor didn’t like to be challenged by his students. (Kendini beğenmiş profesör öğrencileri tarafından meydan okunmaktan hoşlanmazdı.)
- His pompous way of speaking made it difficult for anyone to approach him. (Konuşma tarzı kendini beğenmiş olan ona yaklaşmayı zorlaştırdı.)
- The politician’s pompous speeches were full of empty promises. (Politikacının kendini beğenmiş konuşmaları boş vaatlerle doluydu.)
- His pompous posturing was just a cover for his insecurity. (Kendini büyük gösteren tutumu sadece güvensizliğinin bir örtüsüydü.)
- She couldn’t stand his pompous attitude and decided to end their friendship. (Onun kendini beğenmiş tutumuna dayanamadı ve arkadaşlıklarını sonlandırmaya karar verdi.)
- The pompous businessman thought he was better than everyone else. (Kendini beğenmiş işadamı, herkesin kendisinden daha kötü olduğunu düşündü.)
- His pompous behavior at the meeting made it clear that he didn’t respect anyone else’s opinion. (Toplantıda gösterdiği kendini beğenmiş davranış, başka kimseye saygısı
olmadığını açıkça ortaya koydu.)
- The pompous judge looked down on everyone in the courtroom. (Kendini beğenmiş hakim, mahkeme salonundaki herkesi küçümsedi.)
- His pompous mannerisms made him seem arrogant and unapproachable. (Tavırları kendini beğenmiş olan onu kibirli ve yaklaşılamaz biri gibi gösteriyordu.)
- The actress’s pompous demands made it difficult for the director to work with her. (Oyuncunun kendini beğenmiş talepleri, yönetmenin onunla çalışmasını zorlaştırdı.)
- His pompous appearance didn’t match his humble personality. (Kendini beğenmiş görünümü, mütevazi kişiliğiyle uyuşmuyordu.)
- The pompous CEO didn’t listen to anyone’s suggestions but his own. (Kendini beğenmiş CEO, sadece kendi önerilerine kulak verdi.)
- Her pompous behavior made her seem like a snob. (Kendini beğenmiş davranışları onu kibirli biri gibi gösteriyordu.)
- The pompous salesman thought he could sell anything to anyone. (Kendini beğenmiş satıcı, herhangi bir şeyi herkese satabileceğini düşündü.)
- His pompous way of talking made it difficult for people to take him seriously. (Konuşma tarzı kendini beğenmiş olan onu ciddiye almayı zorlaştırdı.)
- The politician’s pompous behavior alienated many of his constituents. (Politikacının kendini beğenmiş davranışları, seçmenlerinin birçoğunu kendisinden uzaklaştırdı.)
Hemen Yorum Yaz