Plentiful İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Plentiful İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Plentiful kelimesinin Türkçe anlamı:

Plentiful kelimesi “bol, çokça, bereketli” gibi anlamlara gelir.

  1. There was a plentiful supply of food at the party. (Partide bol miktarda yiyecek vardı.)
  2. She has a plentiful amount of free time to pursue her hobbies. (Hobilerine zaman ayırmak için bol miktarda boş zamanı var.)
  3. The garden was filled with a plentiful variety of flowers. (Bahçe, bol çeşitli çiçeklerle doluydu.)
  4. There are plentiful job opportunities in the tech industry. (Teknoloji sektöründe bol miktarda iş fırsatı var.)
  5. The ocean is home to a plentiful range of marine life. (Okyanus, bol miktarda deniz canlısına ev sahipliği yapıyor.)
  6. The market offers plentiful options for fresh produce. (Pazar, taze ürünler için bol seçenek sunar.)
  7. The region is known for its plentiful rainfall. (Bölge, bol yağışıyla tanınır.)
  8. The concertgoers were treated to a plentiful display of fireworks. (Konser izleyicileri, bol miktarda havai fişek gösterisine şahit oldular.)
  9. The artist had a plentiful imagination, creating unique and fascinating works of art. (Sanatçının bol bir hayal gücü vardı ve eşsiz ve etkileyici sanat eserleri yarattı.)
  10. The charity received a plentiful amount of donations to support their cause. (Vakıf, sebebini desteklemek için bol miktarda bağış aldı.)
  11. The restaurant offered a plentiful buffet of international cuisine. (Restoran, uluslararası mutfağın bol miktarda büfesini sundu.)
  12. The city boasts plentiful parks and green spaces for residents to enjoy. (Şehir, sakinlerin keyif alabilecekleri bol miktarda park ve yeşil alanla övünüyor.)
  13. The bookstore has a plentiful selection of books on a wide range of topics. (Kitapçıda geniş bir yelpazede konulara sahip bol miktarda kitap seçeneği var.)
  14. The factory produces a plentiful amount of goods to meet customer demand. (Fabrika, müşteri talebini karşılamak için bol miktarda mal üretiyor.)
  15. The region is home to a plentiful population of wildlife, including deer, bears, and coyotes. (Bölge, geyik, ayı ve çakallar gibi bol miktarda yaban hayatına ev sahipliği yapıyor.)
  16. The mountain range is known for its plentiful hiking trails and scenic views. (Dağ silsilesi, bol miktarda yürüyüş parkuru ve manzaralı görüntüleriyle tanınır.)
  17. The website provides a plentiful amount of resources for learning a new language. (Web sitesi, yeni bir dil öğrenmek için bol miktarda kaynak sağlar.)
  18. The country’s economy is based on a plentiful supply of natural resources, including oil and gas. (Ülkenin ekonomisi, petrol ve gaz gibi bol miktarda doğal kaynakların temeline dayanıyor.)
  1. The wedding reception had a plentiful spread of delicious food and drinks. (Düğün resepsiyonunda lezzetli yiyecek ve içeceklerin bol bir dağılımı vardı.)
  2. The farm has a plentiful harvest of fruits and vegetables this year. (Çiftlik bu yıl meyve ve sebzelerin bol bir hasadına sahip.)

Bu örnek cümlelerde “plentiful” kelimesi, bol miktarda bir şeyin varlığına işaret etmektedir. Örneğin, yiyecek, zaman, çiçek, iş fırsatları, deniz canlıları gibi birçok farklı şey plentiful olabilir. Bu kelime, bir şeyin bolluğunu veya bereketini ifade etmek için kullanılabilir.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.