Pleasant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pleasant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pleasant İle İlgili Cümleler

Anlamı: Hoş, keyifli, güzel

1. It was a pleasant surprise to see my best friend after a long time. (Uzun zamandır arkadaşımı görmek hoş bir sürpriz oldu.)
2. The weather is pleasant today, let’s go for a walk. (Bugün hava güzel, yürüyüşe çıkalım.)
3. He had a pleasant smile on his face when he saw her. (Onu görünce yüzünde hoş bir gülümseme vardı.)
4. She has a pleasant personality, everyone likes her. (Hoş bir kişiliği var, herkes onu seviyor.)
5. The hotel had a pleasant atmosphere, I felt relaxed there. (Otelde hoş bir atmosfer vardı, orada rahat hissettim.)
6. The music in the café was very pleasant, it lifted my mood. (Kafedeki müzik çok hoştu, benim ruh halimi yükseltti.)
7. The smell of fresh baked bread is so pleasant. (Taze pişmiş ekmek kokusu çok hoş.)
8. We had a pleasant conversation over dinner. (Akşam yemeğinde hoş bir konuşma yaptık.)
9. The scenery on the mountain was so pleasant that we decided to stay longer. (Dağda manzara o kadar güzeldi ki daha uzun kalmaya karar verdik.)
10. The colors in the painting are so pleasant to look at. (Tablodaki renkler bakmaya değer derecede güzel.)
11. The fragrance of the flowers is very pleasant. (Çiçeklerin kokusu çok hoş.)
12. It’s always pleasant to spend time with my family. (Ailemle zaman geçirmek her zaman hoşuma gider.)
13. The food at the restaurant was very pleasant, we enjoyed it. (Restorandaki yemekler çok hoştu, keyifle yedik.)
14. The beach had a pleasant breeze, it was refreshing. (Plajda hoş bir rüzgar vardı, ferahlattı.)
15. The book I’m reading is very pleasant, I can’t put it down. (Okuduğum kitap çok hoş, bir türlü bırakamıyorum.)
16. The movie we watched was very pleasant, we laughed a lot. (İzlediğimiz film çok hoştu, çok güldük.)
17. The park had a pleasant atmosphere, we enjoyed our picnic. (Parkta hoş bir atmosfer vardı, piknik yapmaktan keyif aldık.)
18. The hotel staff were very pleasant and helpful. (Otel çalışanları çok hoş ve yardımseverdi.)
19. The city has a pleasant vibe, I like it here. (Şehirde hoş bir atmosfer var, burayı seviyorum.)
20. The garden had a pleasant scent of roses. (Bahçede güllerin hoş bir kokusu vardı.)

21. She had a pleasant voice, I enjoyed listening to her sing. (Hoş bir sesi vardı, onu şarkı söylerken dinlemekten keyif aldım.)
22. The old couple’s love for each other was a pleasant sight to see. (Yaşlı çiftin birbirlerine olan aşkı görülmeye değer derecede hoştu.)
23. The hotel room had a pleasant view of the ocean. (Otel odasının deniz manzarası hoştu.)
24. The new café in town has a very pleasant ambiance. (Şehirdeki yeni kafede çok hoş bir ortam var.)
25. The painting in the gallery was a pleasant surprise, I didn’t expect to like it so much. (Galerideki tablo hoş bir sürpriz oldu, bu kadar çok beğeneceğimi beklememiştim.)
26. The new perfume has a pleasant scent that lasts all day. (Yeni parfüm hoş bir kokuyla tüm gün kalıyor.)
27. The garden party was a pleasant event, everyone had a good time. (Bahçe partisi hoş bir etkinlikti, herkes keyif aldı.)
28. The book club meeting was a pleasant discussion of different perspectives. (Kitap kulübü toplantısı farklı bakış açılarıyla hoş bir tartışmaydı.)
29. The petting zoo was a pleasant experience for the children. (Hayvan sevgi çiftliği çocuklar için hoş bir deneyimdi.)
30. The trip to the countryside was a pleasant escape from the city’s hustle and bustle. (Kır gezisi şehrin kalabalığından hoş bir kaçıştı.)