Pissant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Pissant İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Pissant, küçük, önemsiz ve değersiz anlamlarına gelir. Aşağıdaki cümlelerde pissant kelimesinin İngilizce kullanımlarını inceleyebilirsiniz:
- The pissant company went bankrupt last year. (Bu küçük şirket geçen yıl iflas etti.)
- Don’t pay attention to that pissant’s opinions. (O küçük adamın fikirlerine kulak asmamalısın.)
- He acted like a pissant when he didn’t get his way. (Kendine istediğini yaptıramayınca küçük bir adam gibi davrandı.)
- That pissant is always causing trouble. (O küçük adam sürekli sorun çıkarıyor.)
- The pissant project was a waste of time and resources. (Bu önemsiz proje zaman ve kaynak kaybıydı.)
- I’m not going to waste my time on that pissant task. (O önemsiz görev için vaktimi harcamayacağım.)
- He’s such a pissant that he couldn’t even lift a pencil. (O kadar zayıf ki hatta bir kalem bile kaldıramıyor.)
- The boss treats us like pissants. (Patron bize küçük insanlar gibi davranıyor.)
- The pissant town was completely destroyed by the tornado. (Bu küçük kasaba tamamen fırtınada yıkıldı.)
- She’s always nagging me about pissant things. (O sürekli önemsiz şeyler hakkında beni sıkıştırıyor.)
- The pissant team was no match for their opponents. (Bu küçük takım rakipleriyle başa çıkamadı.)
- He’s a pissant compared to his older brother. (Abisine göre o küçük bir adam.)
- I wouldn’t waste my time on that pissant website. (O önemsiz internet sitesine vaktimi harcamam.)
- The pissant article was barely worth reading. (Bu önemsiz makale neredeyse okunmaya değmezdi.)
- The pissant car broke down on the way to the airport. (O küçük araba havaalanına giderken bozuldu.)
- The pissant problem was easily solved with a little effort. (O önemsiz sorun biraz çaba ile kolayca çözüldü.)
- He made a pissant attempt to fix the leaky faucet. (O sızdıran musluk tamiri için küçük bir deneme yaptı.)
- That pissant of a dog won’t stop barking. (O küçük köpek havlamayı bırakmıyor.)
- The pissant company couldn’t compete with the industry giants. (Bu önemsiz şirket sektör devleriyle rekabet edemedi.)
- He’s such a pissant that he can’t even handle criticism. (O kadar küçük bir adam ki eleştiriyi bile kaldıramıyor.)
- The pissant politician didn’t have any significant impact on the election results. (Bu önemsiz siyasetçi seçim sonuçları üzerinde önemli bir etkisi olmadı.)
- She’s always making a big deal out of pissant issues. (O sürekli önemsiz konuları büyütüyor.)
- The pissant employee was let go for not showing up to work. (Bu küçük çalışan işe gelmediği için kovuldu.)
- I can’t believe he’s making a fuss over such a pissant matter. (O kadar önemsiz bir konu hakkında bu kadar tepki göstermesine inanamıyorum.)
- The pissant company’s product was quickly overshadowed by the competition. (Bu önemsiz şirketin ürünü hızlıca rakipleri tarafından gölgede kaldı.)
- He was acting like a pissant when he refused to apologize. (Özür dilemeyi reddettiğinde küçük bir adam gibi davranıyordu.)
- The pissant town didn’t have much to offer in terms of entertainment. (Bu küçük kasaba eğlence açısından pek bir şey sunamıyordu.)
- I don’t have time for pissant arguments. (Önemsiz tartışmalara zamanım yok.)
- The pissant project was a complete failure. (Bu küçük proje tam bir başarısızlıktı.)
- She’s always complaining about pissant things. (O sürekli önemsiz şeylerden şikayet ediyor.)
(Türkçe çevirileri parantez içerisinde verilmiştir.)
Hemen Yorum Yaz