Perpetuate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Perpetuate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Perpetuate (Devam Ettirmek)

Perpetuate, bir durumun ya da davranışın devam etmesine veya sürdürülmesine yardımcı olmak anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

  1. The government’s actions have perpetuated the economic crisis. (Hükümetin eylemleri ekonomik krizin devam etmesine neden oldu.)
  2. By perpetuating these harmful stereotypes, you’re only contributing to the problem. (Bu zararlı kalıpları devam ettirerek, sadece soruna katkıda bulunuyorsun.)
  3. His refusal to seek help only perpetuated his addiction. (Yardım aramayı reddetmesi, bağımlılığını sürdürmesine neden oldu.)
  4. The media’s sensationalized reporting perpetuated fear and panic. (Medyanın abartılı haberleri, korku ve paniği sürdürdü.)
  5. Their actions perpetuated a cycle of violence and revenge. (Eylemleri, şiddet ve intikam döngüsünü devam ettirdi.)
  6. The discriminatory policies perpetuated inequality and injustice. (Ayrımcı politikalar, eşitsizliği ve haksızlığı sürdürdü.)
  7. The company’s unethical practices perpetuated a culture of corruption. (Şirketin etik olmayan uygulamaları, yolsuzluk kültürünü sürdürdü.)
  8. By perpetuating the belief that success is only achieved through hard work, we ignore the role of privilege and luck. (Sadece sıkı çalışmayla başarının elde edildiği inancını devam ettirerek, ayrıcalık ve şansın rolünü görmezden geliyoruz.)
  9. Their refusal to acknowledge their mistakes perpetuated the conflict between them. (Hatalarını kabul etmeyi reddetmeleri, aralarındaki çatışmayı sürdürdü.)
  10. The teacher’s favoritism perpetuated a sense of unfairness among the students. (Öğretmenin taraflılığı, öğrenciler arasında adaletsizlik hissini sürdürdü.)
  11. The company’s lack of diversity perpetuated a homogenous corporate culture. (Şirketin çeşitlilik eksikliği, homojen bir kurumsal kültürün sürdürülmesine neden oldu.)
  12. By perpetuating negative self-talk, we harm our own self-esteem. (Olumsuz kendine konuşmayı sürdürerek, kendi özsaygımıza zarar veriyoruz.)
  13. The government’s inaction perpetuated the problem of homelessness. (Hükümetin hareketsizliği, evsizlik sorununun devam etmesine neden oldu.)
  14. The media’s biased reporting perpetuated division and polarization. (Medyanın önyargılı haberleri, ayrışma ve kutuplaşmayı sürdürdü.)
  15. The company’s short-term focus perpetuated a lack of investment in long-term growth. (Şirketin kısa vadeli odaklanması, uzun vadeli büyümeye yatırım yapmama
  1. By perpetuating the myth of the “model minority,” we ignore the experiences and struggles of marginalized communities. (Model azınlık efsanesini devam ettirerek, marjinalleştirilmiş toplulukların deneyimlerini ve mücadelelerini görmezden geliyoruz.)
  2. The government’s neglect of public education perpetuated inequality and limited opportunities. (Hükümetin kamu eğitimine ilgisizliği, eşitsizliği ve sınırlı fırsatları sürdürdü.)
  3. The company’s toxic work environment perpetuated stress and burnout among employees. (Şirketin toksik iş ortamı, çalışanlar arasında stres ve tükenmişlik sendromunu sürdürdü.)
  4. The family’s history of abuse perpetuated cycles of trauma and dysfunction. (Ailedeki istismar tarihi, travma ve işlev bozukluğu döngülerinin devam etmesine neden oldu.)
  5. By perpetuating gender roles and stereotypes, we limit the potential of individuals and perpetuate inequality. (Cinsiyet rollerini ve kalıplarını devam ettirerek, bireylerin potansiyelini sınırlıyoruz ve eşitsizliği sürdürüyoruz.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.