Paltry İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Paltry İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Paltry Nedir?

Paltry, Türkçe karşılığı “önemsiz, değersiz” olan bir sıfattır.

Örnek Cümleler:

  1. He offered me a paltry sum for my car. (Arabam için bana önemsiz bir miktar teklif etti.)
  2. The paltry amount of food they served us was not enough. (Bize sundukları değersiz miktarda yemek yeterli değildi.)
  3. The company only offered paltry benefits to its employees. (Şirket sadece çalışanlarına önemsiz faydalar sundu.)
  4. He received a paltry response to his job application. (İş başvurusuna önemsiz bir yanıt aldı.)
  5. The book’s paltry plot made it difficult to read. (Kitabın önemsiz konusu okumayı zorlaştırdı.)
  6. She was disappointed with the paltry gift he gave her. (Ona verdiği önemsiz hediyeden hayal kırıklığına uğradı.)
  7. The restaurant’s paltry service left a bad impression on us. (Restoranın önemsiz servisi bize kötü bir izlenim bıraktı.)
  8. The company’s paltry attempts to reduce waste were not effective. (Şirketin atık azaltma konusunda yaptığı önemsiz çabalar etkili değildi.)
  9. The musician was insulted by the paltry turnout at her concert. (Müzisyen konserindeki önemsiz katılımdan dolayı küçümsendi.)
  10. The paltry pay for the job made it difficult to attract qualified candidates. (İş için verilen önemsiz ücret kalifiye adayları çekmeyi zorlaştırdı.)
  11. His paltry knowledge of the subject was apparent in his presentation. (Konu hakkındaki önemsiz bilgisi sunumunda ortaya çıktı.)
  12. The company’s paltry investment in marketing led to poor sales. (Şirketin pazarlama için yaptığı önemsiz yatırım kötü satışlara neden oldu.)
  13. The paltry size of the apartment made it difficult to live comfortably. (Dairenin küçük boyutu rahat bir yaşam sürmeyi zorlaştırdı.)
  14. The paltry selection of books in the library disappointed the avid reader. (Kütüphanedeki önemsiz kitap seçimi okuma meraklısını hayal kırıklığına uğrattı.)
  15. The paltry excuse he gave for his absence was not convincing. (Yokluğu için verdiği önemsiz bahane ikna edici değildi.)
  16. The company’s paltry efforts to address employee complaints led to a high turnover rate. (Çalışan şikayetlerini ele almak için yapılan önemsiz çabalar yüksek bir işten ayrılma oranına neden oldu.)
  17. The paltry amount of experience he had made it difficult for him to find a job. (Sahip olduğu önemsiz deneyim iş bulmasını zorlaştırdı.)
  18. The paltry decorations at the party made it seem like an after

thought. (Partideki önemsiz dekorasyonlar, son dakika kararı gibi görünmesine neden oldu.)
19. The paltry efforts made by the government to address the issue left the citizens feeling frustrated. (Konuyu ele almak için hükümetin yaptığı önemsiz çabalar, vatandaşların hayal kırıklığına uğramasına neden oldu.)

  1. The paltry results of the experiment were not enough to draw any conclusions. (Deneyin önemsiz sonuçları herhangi bir sonuç çıkarmak için yeterli değildi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.