Page-Boy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Page-Boy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Page-Boy

Page-Boy, İngilizce bir kelime olarak “haberci çocuk” anlamına gelir. Bu kelime, özellikle eski zamanlarda gazetelerde veya kitap yayıncılığında çalışan genç erkekler için kullanılan bir terimdi. İşte size örnek cümleler:

1. The page-boy ran down the street to deliver the message. (Haberci çocuk, mesajı teslim etmek için sokağa koştu.)
2. In those days, page-boys used to work in the printing press industry. (O günlerde, haberci çocuklar matbaa endüstrisinde çalışırlardı.)
3. The page-boy was always dressed in a smart uniform. (Haberci çocuk her zaman şık bir üniforma giyerdi.)
4. The book publisher hired a page-boy to deliver manuscripts to the editor. (Kitap yayıncısı, el yazmalarını editöre teslim etmek için bir haberci çocuk tuttu.)
5. The page-boy’s job was to collect news stories from different sources. (Haberci çocuğun görevi, farklı kaynaklardan haberleri toplamaktı.)
6. The newspaper office was bustling with page-boys running around. (Gazete ofisi, etrafta koşuşturan haberci çocuklarla doluydu.)
7. The page-boy had to be quick and reliable in his deliveries. (Haberci çocuk, teslimatlarında hızlı ve güvenilir olmak zorundaydı.)
8. The publisher’s son started his career as a page-boy. (Yayıncının oğlu, kariyerine bir haberci çocuk olarak başladı.)
9. The page-boy’s job required him to be literate and well-spoken. (Haberci çocuğun işi, okur yazar ve iyi konuşan olmasını gerektiriyordu.)
10. The page-boy was often sent on errands to run errands for the editor. (Haberci çocuk genellikle editörün işlerini yapmak için gönderilirdi.)
11. The page-boy’s uniform was always freshly laundered and pressed. (Haberci çocuğun üniforması her zaman yeni yıkanmış ve ütülenmişti.)
12. The publisher relied on the page-boy to deliver important documents. (Yayıncı, önemli belgeleri teslim etmek için haberci çocuğa güveniyordu.)
13. The page-boy was given a small salary but learned a lot from the job. (Haberci çocuğa küçük bir maaş verilirdi ama işten çok şey öğrenirdi.)
14. The page-boy’s job was to be invisible and efficient. (Haberci çocuğun görevi görünmez olmak ve verimli olmaktı.)
15. The editor always trusted the page-boy’s judgment on which stories to print. (Editör, hangi hikayelerin basılacağı konusunda haberci çocuğun kararına her zaman güvenirdi.)
16. The page-boy

16. was expected to be courteous and polite when dealing with sources. (Kaynaklarla ilgilenirken, haberci çocuktan nezaketli ve kibar olması beklenirdi.)
17. The page-boy’s job required him to have a good memory to remember addresses and names. (Haberci çocuğun işi, adresleri ve isimleri hatırlayacak iyi bir hafızaya sahip olmayı gerektiriyordu.)
18. The publisher’s wife often gave the page-boy small treats for his hard work. (Yayıncının eşi, haberci çocuğa sık sık küçük ikramlar verirdi, çünkü çok çalışıyordu.)
19. The page-boy’s job was physically demanding as he had to run around town all day. (Haberci çocuğun işi, tüm gün kasabadan kasabaya koşması nedeniyle fiziksel olarak zorlu bir işti.)
20. The page-boy’s role became less common with the advent of modern technology. (Modern teknolojinin ortaya çıkmasıyla birlikte, haberci çocuğun rolü daha az yaygın hale geldi.)