Ostentation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Ostentation İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Ostentation Nedir?

Ostentation, gereksiz gösteriş yapma ve dikkat çekme anlamına gelir. Kişilerin statüsünü veya zenginliklerini göstermek amacıyla yaptıkları açık hava gösterilerine veya görkemli davranışlara da referans olabilir.

Örnek Cümleler:

1. His ostentation was really annoying at the party. (Onun gösterişli davranışları parti de gerçekten rahatsız ediciydi.)
2. She wore a diamond necklace just for ostentation. (Ostentasyon için sadece elmas bir kolye taktı.)
3. The ostentation of the billionaire was overwhelming. (Milyarder’in gösterişi eziciydi.)
4. He showed off his new sports car with ostentation. (Yeni spor arabasını ostentasyonla sergiledi.)
5. Her ostentation made her friends uncomfortable. (Onun gösterişi arkadaşlarını rahatsız etti.)
6. The ostentation of the fashion industry can be ridiculous at times. (Moda endüstrisinin gösterişi bazen saçma olabilir.)
7. Ostentation is often seen as a negative trait. (Gösteriş sıklıkla negatif bir özellik olarak görülür.)
8. The ostentation of the event was breathtaking. (Etkinliğin gösterişi nefes kesiciydi.)
9. He bought the mansion just for ostentation. (Sadece gösteriş için malikane satın aldı.)
10. Her ostentation at the charity event was unnecessary. (Hayırseverlik etkinliğindeki gösterişi gereksizdi.)
11. He displayed his wealth with ostentation at the casino. (Kumarhanede zenginliğini ostentasyonla sergiledi.)
12. The ostentation of the royal family is expected at public events. (Kraliyet ailesinin gösterişi halka açık etkinliklerde beklenir.)
13. She showed her ostentation by constantly talking about her designer clothes. (Sürekli tasarımcı kıyafetlerinden bahsederek gösteriş yaptı.)
14. The ostentation of the pop star was evident in her lavish music videos. (Pop yıldızının gösterişi, ihtişamlı müzik videolarında açıkça görülebilir.)
15. His ostentation was a way of compensating for his insecurity. (Onun gösterişi güvensizliğini telafi etmenin bir yolu oldu.)
16. Ostentation can often mask deeper insecurities. (Gösteriş sıklıkla daha derin güvensizlikleri örtebilir.)
17. The ostentation of the politician during his campaign was criticized by many. (Kampanyası sırasında politikacının gösterişi birçok kişi tarafından eleştirildi.)
18. Her ostentation at the charity auction was unnecessary and unbecoming. (Hayırseverlik açık artırmalarındaki gösterişi gereksiz ve uygun olmayan bir davranıştı.)
19. He always had to

show his wealth with ostentation, even when it wasn’t appropriate. (Uygun olmadığı zamanlarda bile zenginliğini ostentasyonla göstermek zorunda kaldı.)
20. The ostentation of the wealthy can be a source of envy for some people. (Zenginlerin gösterişi, bazı insanlar için kıskançlık kaynağı olabilir.)