Oppressive İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Oppressive İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Oppressive

Oppressive, baskıcı, zorlayıcı anlamına gelmektedir. Bir kişi veya kurumun, diğer insanların özgürlüklerini kısıtlayarak baskı kurması durumunu ifade eder.

Örnek cümleler:

1. The government’s oppressive policies have led to widespread protests. (Hükümetin baskıcı politikaları geniş çaplı protestolara neden oldu.)
2. She felt trapped in an oppressive relationship. (O, baskıcı bir ilişkide tıkılıp kaldığını hissetti.)
3. The oppressive heat made it difficult to breathe. (Baskıcı sıcak hava nefes almayı zorlaştırdı.)
4. The oppressive regime suppressed free speech. (Baskıcı rejim, özgür konuşmayı bastırdı.)
5. The oppressive workload caused her to burn out. (Baskıcı iş yükü, onun tükenmesine neden oldu.)
6. The oppressive rules of the school made it hard for students to express themselves. (Okulun baskıcı kuralları, öğrencilerin kendilerini ifade etmelerini zorlaştırdı.)
7. The oppressive atmosphere in the workplace made it unbearable to work. (İş yerindeki baskıcı ortam, çalışmayı dayanılmaz hale getirdi.)
8. The oppressive culture of the company discouraged diversity. (Şirketin baskıcı kültürü, çeşitliliği önledi.)
9. She felt oppressed by the constant surveillance. (Sürekli gözetlenmek, onun baskı altında hissetmesine neden oldu.)
10. The oppressive laws restricted their freedom of movement. (Baskıcı yasalar, hareket özgürlüklerini kısıtladı.)
11. The oppressive regime denied basic human rights. (Baskıcı rejim, temel insan haklarını reddetti.)
12. He was oppressed by his own insecurities. (Kendi güvensizlikleri tarafından baskı altında hissetti.)
13. The oppressive workload left no time for personal life. (Baskıcı iş yükü, kişisel hayat için zaman bırakmadı.)
14. The oppressive rules of the prison made it difficult for inmates to rehabilitate. (Hapishanenin baskıcı kuralları, mahkumların rehabilite olmasını zorlaştırdı.)
15. The oppressive taxation system favored the wealthy. (Baskıcı vergi sistemi, zenginlere avantaj sağladı.)
16. The oppressive government monitored every aspect of people’s lives. (Baskıcı hükümet, insanların hayatının her yönünü takip etti.)
17. The oppressive system of hierarchy in the workplace discouraged innovation. (İş yerindeki baskıcı hiyerarşi sistemi, yeniliği engelledi.)
18. The oppressive social norms made it hard for her to express her true self. (Baskıcı toplumsal normlar, gerçek benliğini ifade etmesini zorlaştırdı.)
19. The oppressive attitude of her boss made her dread going to work. (Patronunun baskıcı tutumu, onun işe gitmekten korkmasına neden oldu.)

20. The oppressive restrictions on women’s rights led to a feminist movement. (Kadın haklarına getirilen baskıcı kısıtlamalar, feminist bir harekete neden oldu.)

(Hükümetin baskıcı politikaları geniş çaplı protestolara neden oldu.)

(The oppressive heat made it difficult to breathe.)

(The oppressive culture of the company discouraged diversity.)

(Sürekli gözetlenmek, onun baskı altında hissetmesine neden oldu.)

(The oppressive regime denied basic human rights.)

(The oppressive taxation system favored the wealthy.)

(The oppressive government monitored every aspect of people’s lives.)

(The oppressive social norms made it hard for her to express her true self.)

(Patronunun baskıcı tutumu, onun işe gitmekten korkmasına neden oldu.)

(Kadın haklarına getirilen baskıcı kısıtlamalar, feminist bir harekete neden oldu.)

(She felt trapped in an oppressive relationship.)

(The oppressive workload caused her to burn out.)

(The oppressive rules of the school made it hard for students to express themselves.)

(The oppressive atmosphere in the workplace made it unbearable to work.)

(He was oppressed by his own insecurities.)

(The oppressive workload left no time for personal life.)

(The oppressive rules of the prison made it difficult for inmates to rehabilitate.)

(The oppressive system of hierarchy in the workplace discouraged innovation.)

(The oppressive attitude of her boss made her dread going to work.)

(Baskıcı iş yükü, kişisel hayat için zaman bırakmadı.)

Oppressive, insanların özgürlüklerini kısıtlayan baskıcı bir durumu ifade eder. Bu kelime, hükümetlerin baskıcı politikalarından, zorlayıcı iş yükünden, baskıcı kültür ve normlardan, sürekli gözetimden, kadın haklarına getirilen kısıtlamalardan ve daha birçok konudan bahseder.