Oddly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Oddly Nedir?
Oddly, “tuhaf bir şekilde” veya “garip bir şekilde” anlamına gelen bir zarftır.
Örnek Cümleler:
-
Oddly, I seem to have misplaced my keys again. (Tuhaf bir şekilde anahtarlarımı yine kaybettim gibi görünüyor.)
-
Oddly enough, I saw your sister at the grocery store yesterday. (Tuhaf bir şekilde, dün markette senin kız kardeşini gördüm.)
-
Oddly shaped clouds filled the sky. (Tuhaf şekilli bulutlar gökyüzünü doldurdu.)
-
He was oddly dressed for the job interview. (İş görüşmesi için tuhaf bir şekilde giyinmişti.)
-
Her behavior was oddly suspicious. (Davranışı tuhaf bir şekilde şüpheliydi.)
-
Oddly, he didn’t seem to recognize me. (Tuhaf bir şekilde, beni tanımıyormuş gibi göründü.)
-
The cat acted oddly around strangers. (Kedi, yabancılar etrafında tuhaf bir şekilde davrandı.)
-
His taste in music was oddly eclectic. (Müzik zevki tuhaf bir şekilde eklektikti.)
-
She laughed oddly at his joke. (Onun şakasına tuhaf bir şekilde güldü.)
-
Oddly enough, they both had the same name. (Tuhaf bir şekilde, ikisi de aynı isme sahipti.)
-
The picture was oddly blurry. (Resim tuhaf bir şekilde bulanıktı.)
-
The book’s plot oddly resembled a real-life event. (Kitabın konusu tuhaf bir şekilde gerçek hayatta yaşanan bir olaya benziyordu.)
-
He had an oddly shaped scar on his forehead. (Alnında tuhaf bir şekilde şekilli bir yara izi vardı.)
-
She looked at him oddly when he said he didn’t like pizza.
(Ona pizza sevmediğini söylediğinde, ona tuhaf bir şekilde baktı.)
-
Oddly enough, I found the missing sock in the fridge. (Tuhaf bir şekilde, kaybolan çorabı buzdolabında buldum.)
-
His handwriting was oddly similar to hers. (Yazısı, tuhaf bir şekilde onunkine benziyordu.)
-
The clock was ticking oddly loud. (Saat tuhaf bir şekilde yüksek sesle tik-tak yapıyordu.)
-
The plant grew in an oddly twisted shape. (Bitki, tuhaf bir şekilde kıvrık bir şekilde büyüdü.)
-
He had an oddly calm demeanor during the crisis. (Kriz sırasında, sakin bir tavırla tuhaf bir şekilde davrandı.)
-
The room was oddly empty. (Oda, tuhaf bir şekilde boştu.)
-
Oddly enough, the movie was based on a true story. (Tuhaf bir şekilde, film gerçek bir hikayeye dayanıyordu.)
-
Their behavior was oddly synchronized. (Davranışları tuhaf bir şekilde senkronizeydi.)
Hemen Yorum Yaz