Nobbut (Nothing But) İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Nobbut (Nothing But) İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Nobbut (Nothing But) İle İlgili Cümleler

Nobbut, “sadece, yalnızca” anlamına gelen bir kelimedir. Aşağıda, nobbut kelimesinin İngilizce cümle içinde kullanıldığı örnek cümleleri ve Türkçe anlamlarını bulabilirsiniz.

1. He had nobbut a few dollars in his pocket. (Cebinde sadece birkaç doları vardı.)
2. She was nobbut a child when she lost her parents. (Ebeveynlerini kaybettiğinde sadece bir çocuktu.)
3. I can see nobbut one way out of this situation. (Bu durumdan sadece bir çıkış yolu görebiliyorum.)
4. Nobbut a handful of people showed up to the meeting. (Toplantıya sadece bir avuç insan geldi.)
5. They nobbut stayed for a short time. (Sadece kısa bir süre kaldılar.)
6. Nobbut a fool would believe such a ridiculous story. (Böyle saçma bir hikayeye sadece bir aptal inanır.)
7. There was nobbut a single chair in the room. (Odada sadece tek bir sandalye vardı.)
8. Nobbut a few brave souls dared to cross the dangerous river. (Sadece cesur birkaç kişi tehlikeli nehirde geçmeyi göze aldı.)
9. She nobbut ate a small salad for lunch. (Öğle yemeğinde sadece küçük bir salata yedi.)
10. He nobbut had one request before he died. (Ölmeden önce sadece bir isteği vardı.)
11. Nobbut a small portion of the budget was allocated to research and development. (Bütçenin sadece küçük bir kısmı araştırma ve geliştirmeye ayrıldı.)
12. The teacher nobbut gave them one assignment for the entire semester. (Öğretmen, tüm dönem boyunca sadece bir ödev verdi.)
13. There were nobbut a few items left on the shelf. (Rafın üzerinde sadece birkaç öğe kalmıştı.)
14. The child nobbut wanted to play with the ball. (Çocuk sadece top ile oynamak istedi.)
15. Nobbut a hint of a smile crossed his lips. (Dudaklarının arasından sadece bir gülümseme belirdi.)
16. He nobbut spoke a few words of English. (Sadece birkaç kelime İngilizce konuştu.)
17. Nobbut a fraction of the population was affected by the disease. (Hastalıktan sadece nüfusun bir kesimi etkilendi.)
18. They nobbut had a few hours to complete the task. (Görevi tamamlamak için sadece birkaç saatleri vardı.)
19. Nobbut a handful of people knew the secret. (Sırrı sadece birkaç kişi biliyordu.)
20. She nobbut needed a little bit of encouragement to pursue her dreams. (Hayallerini takip etmek için sadece bir

az teşvike ihtiyacı vardı.)