Morass İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Morass İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Morass Nedir?


Morass kelimesi, “çamur, bataklık” anlamlarına gelen İngilizce bir sözcüktür. Genellikle bir durumun karmaşık ve zorlu olması durumunda kullanılır.

Örnek Cümleler:


1. The company found itself in a morass of legal troubles. (Şirket kendini yasal sorunların bir bataklığı içinde buldu.)
2. The country’s economy is in a morass, with high unemployment and inflation. (Ülkenin ekonomisi, yüksek işsizlik ve enflasyonla bir bataklığın içinde.)
3. The project was a morass of conflicting ideas and opinions. (Proje, çelişkili fikir ve görüşlerin bir çamuru haline geldi.)
4. The politician was unable to extricate himself from the morass of his own making. (Politikacı, kendisinin yarattığı bir çamurdan kendini çıkaramadı.)
5. The team was stuck in a morass of indecision and conflicting priorities. (Ekip, kararsızlık ve çelişkili önceliklerin bir çamurunda sıkışmıştı.)
6. The negotiations had become a morass of bureaucratic red tape. (Müzakereler, bürokratik kırmızı bantların bir çamuru haline gelmişti.)
7. The book was a morass of conflicting theories and interpretations. (Kitap, çelişkili teorilerin ve yorumların bir çamuru halindeydi.)
8. The company’s financial statements were a morass of confusing numbers and figures. (Şirketin mali tabloları, karışık sayı ve rakamların bir çamuru halindeydi.)
9. The city’s transportation system was a morass of congestion and delays. (Şehrin ulaşım sistemi, sıkışıklık ve gecikmelerin bir bataklığıydı.)
10. The project was a morass of technical difficulties and setbacks. (Proje, teknik zorlukların ve engellerin bir çamuru haline gelmişti.)

Türkçe Karşılığı:


1. Şirket, yasal sorunların bir bataklığı içinde buldu.
2. Ülkenin ekonomisi, yüksek işsizlik ve enflasyonla bir bataklığın içinde.
3. Proje, çelişkili fikir ve görüşlerin bir çamuru haline geldi.
4. Politikacı, kendisinin yarattığı bir çamurdan kendini çıkaramadı.
5. Ekip, kararsızlık ve çelişkili önceliklerin bir çamurunda sıkışmıştı.
6. Müzakereler, bürokratik kırmızı bantların bir çamuru haline gelmişti.
7. Kitap, çelişkili teorilerin ve yorumların bir çamuru halindeydi.
8. Şirketin mali tabloları, karışık sayı ve rakamların bir

çamuru halindeydi.
9. Şehrin ulaşım sistemi, sıkışıklık ve gecikmelerin bir bataklığıydı.

  1. Proje, teknik zorlukların ve engellerin bir çamuru haline gelmişti.
  2. The company’s attempts to expand internationally led them into a morass of cultural misunderstandings. (Şirketin uluslararası genişleme çabaları, kültürel yanlış anlamaların bir bataklığına yol açtı.)
  3. The new government was faced with a morass of political corruption and bribery. (Yeni hükümet, siyasi yolsuzluk ve rüşvetin bir bataklığıyla karşı karşıya kaldı.)
  4. The company’s outdated technology put them in a morass of inefficiency and low productivity. (Şirketin eski teknolojisi, verimsizlik ve düşük üretkenliğin bir çamuru haline geldi.)
  5. The project’s lack of funding led them into a morass of delays and missed deadlines. (Projenin yetersiz finansmanı, gecikmelerin ve kaçırılan teslim tarihlerinin bir bataklığına neden oldu.)
  6. The team’s lack of communication resulted in a morass of misunderstandings and mistakes. (Ekip, iletişim eksikliği nedeniyle yanlış anlamaların ve hataların bir çamurunda kaldı.)
  7. The company’s reliance on a single supplier put them in a morass of vulnerability and dependency. (Şirketin tek bir tedarikçiye bağımlılığı, savunmasızlık ve bağımlılığın bir bataklığına neden oldu.)
  8. The artist’s attempt to explore a new style led them into a morass of uncertainty and self-doubt. (Sanatçının yeni bir tarz keşfetme çabası, belirsizliğin ve kendine güvensizliğin bir çamuruna yol açtı.)
  9. The country’s healthcare system was in a morass of underfunding and neglect. (Ülkenin sağlık sistemi, yetersiz finansman ve ihmalin bir bataklığı içindeydi.)
  10. The team’s attempt to implement a new software system led them into a morass of technical difficulties and bugs. (Ekip, yeni bir yazılım sistemi uygulamaya çalışırken teknik zorlukların ve hataların bir çamuruna girdi.)
  11. The company’s expansion plans were halted by a morass of legal regulations and bureaucratic hurdles. (Şirketin genişleme planları, yasal düzenlemelerin ve bürokratik engellerin bir bataklığı tarafından durduruldu.)

Türkçe Karşılığı:


11. Şirketin uluslararası genişleme çabaları, kültürel yanlış anlamaların bir bataklığına yol açtı.
12. Yeni hükümet, siyasi yolsuzluk ve rüşvetin bir bataklığıyla karşı karşıya kaldı.
13. Şirketin eski teknoloj

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.