Misfortune İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Misfortune İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Misfortune (Talihsizlik)

Misfortune, şanssızlığın, kötü talihin ya da uğursuzluğun bir diğer adıdır. Bu kelime, genellikle olumsuz bir olayın meydana gelmesiyle ilişkilidir.

Örnek cümleler:

1. Misfortune struck the small town when a tornado hit and destroyed many homes. (Bir tornado geldi ve birçok evi yok ettiğinde, küçük kasabaya talihsizlik çöktü.)
2. We are deeply sorry for your misfortune. (Senin talihsizliğin için çok üzgünüz.)
3. It seems like misfortune follows him everywhere he goes. (Her gittiği yerde talihsizlik onu takip ediyor gibi görünüyor.)
4. The misfortune of losing his job has left him feeling depressed. (İşini kaybetmenin talihsizliği onu depresyona soktu.)
5. Despite all of the misfortune she has faced, she remains optimistic about the future. (Karşılaştığı tüm talihsizliklere rağmen, geleceğe karşı iyimser kalmayı başarıyor.)
6. The company’s financial misfortunes led to its eventual bankruptcy. (Şirketin mali talihsizlikleri, sonunda iflas etmesine yol açtı.)
7. She has had her fair share of misfortune in life, but she refuses to let it bring her down. (Hayatta kendine düşen payı kadar talihsizlik yaşadı, ancak onu yıkmasına izin vermiyor.)
8. The sudden misfortune of losing her husband was almost too much for her to bear. (Kocasını kaybetmenin ani talihsizliği, onun neredeyse taşıyabileceğinden fazla oldu.)
9. Sometimes misfortune can lead to unexpected opportunities. (Bazen talihsizlik, beklenmedik fırsatlara yol açabilir.)
10. The misfortunes

of war have had a devastating impact on the civilian population. (Savaşın talihsizlikleri, sivil nüfus üzerinde yıkıcı bir etki yarattı.)
11. He was convinced that the misfortune he was experiencing was the result of a curse. (Yaşadığı talihsizliğin bir büyü sonucu olduğuna ikna olmuştu.)

12. The family’s misfortune was compounded when their house was destroyed in a fire. (Ailenin talihsizliği, evlerinin bir yangında yok olmasıyla daha da kötüleşti.)
13. Despite the misfortunes of the past, the town has managed to rebuild and thrive. (Geçmişteki talihsizliklere rağmen, kasaba yeniden inşa edilmiş ve gelişmiştir.)
14. The misfortune of being born into poverty can be difficult to overcome. (Yoksulluk içinde doğmanın talihsizliği aşmak zor olabilir.)
15. His misfortune was compounded by the fact that he had no insurance to cover the damage. (Sigorta kapsamı olmadığı için, onun talihsizliği daha da kötüleşti.)
16. The misfortune of losing a loved one can be overwhelming. (Sevilen birini kaybetmenin talihsizliği ezici olabilir.)
17. The misfortunes of the past are a reminder of the importance of being prepared for the future. (Geçmişteki talihsizlikler, gelecek için hazırlıklı olmanın önemini hatırlatır.)
18. The misfortune of losing her son was something she never fully recovered from. (Oğlunu kaybetmenin talihsizliği, hiçbir zaman tamamen üstesinden gelemeyeceği bir şeydi.)
19. The misfortunes of war have affected generations of families. (Savaşın talihsizlikleri, nesiller boyu aileleri etkiledi.)
20. Even in the face of misfortune