Mendaciousness-Mendacity İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Mendaciousness-Mendacity İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Mendaciousness-Mendacity:

Mendacity kelimesi yalan söyleme eğilimi ve alışkanlığı anlamına gelir. Mendaciousness ise yalancılık eğilimi veya özelliği anlamına gelir.

  1. She is known for her mendacity; she lies about everything. (O, her şey hakkında yalan söylediği için mendacity ile tanınıyor.)
  2. The witness was caught in a web of mendaciousness during the trial. (Tanık duruşma sırasında yalancılık ağının içinde yakalandı.)
  3. Politicians are often accused of mendacity. (Politikacılar genellikle yalancılıkla suçlanırlar.)
  4. His mendacity is so obvious that no one believes him anymore. (Onun yalancılığı o kadar açık ki artık kimse ona inanmıyor.)
  5. She told a mendacious story to get out of trouble. (Sorundan kurtulmak için yalan söyledi.)
  6. The movie portrays the mendacious nature of the main character. (Film, ana karakterin yalancı doğasını gösteriyor.)
  7. The politician’s mendaciousness was exposed by the media. (Politikacının yalancılığı medya tarafından ortaya çıkarıldı.)
  8. The company’s mendacity led to their downfall. (Şirketin yalancılığı onların düşüşüne neden oldu.)
  9. Her mendacity was discovered when her story didn’t match the facts. (Onun yalancılığı hikayesi gerçeklerle eşleşmediğinde keşfedildi.)
  10. The lawyer accused the witness of mendacity during cross-examination. (Avukat, karşı sorguda tanığı yalancılıkla suçladı.)
  11. He was fired for his mendacious behavior on the job. (İşindeki yalancı davranışları nedeniyle kovuldu.)
  12. The movie was criticized for its mendacious portrayal of historical events. (Film, tarihi olayların yalancı tasvirleri nedeniyle eleştirildi.)
  13. She regretted her mendacity and apologized to her friends. (Onun yalancılığına pişman oldu ve arkadaşlarına özür diledi.)
  14. The politician’s mendacious statements were quickly debunked by fact-checkers. (Politikacının yalancı açıklamaları, gerçekleri kontrol eden kişiler tarafından hızla çürütüldü.)
  15. He was known for his mendacity, so no one believed his story. (Onun yalancılığı ile tanındığı için kimse onun hikayesine inanmadı.)
  16. The company’s mendacity caused them to lose customers and revenue. (Şirketin yalancılığı, müşterileri ve gelirlerini kaybetmelerine neden oldu.)
  17. She was caught in a web of mendacity when her lies began to contradict each other. (Yalanları birbirleriyle çelişmeye başladığında yalancılık ağının içinde yakalandı.)
  18. The politician’s mendacious campaign promises were quickly forgotten after the election. (Politikacının

yalancı seçim vaatleri seçimlerden sonra hızla unutuldu.)
19. His mendacity made it difficult for anyone to trust him. (Onun yalancılığı, kimseyi ona güvenmek konusunda zorladı.)

  1. The novel’s protagonist struggles with his own mendacity throughout the story. (Romanın baş kahramanı hikaye boyunca kendi yalancılığıyla mücadele ediyor.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.